CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin Meclis Grup Toplantısı'nda gündeme dair değerlendirmelerde bulunuyor.
İşte Baykal'ın açıklamalarından satırbaşları:
SEL BASKINLARI
Bu hafta çok önemli gelişmeleri yeniden yaşadık.
Trakyamızda çok ciddi bir sel taşkını yaşanıyor. Sular henüz çekilmediği için hasar tespiti yapılamadı.
Her yıl tekrarlayan benzer olaylara karşı iktidar hiçbir önlem almış değildir. Lalapaşa’daki barajın bir an önce kurulması gerekiyor.
Antalya’da da bu yıl olağanüstü bir doğa olayı yaşandı. Bu tür olaylara artık hazırlıklı olmayız.
Küresel ısınmanın sonucu olarak bu tür sel baskınlarına artık hazırlıklı olmalıyız.
İŞSİZLİK RAKAMLARI
Sanayi üretiminde beklenen atılım ortaya çıkmadı. Dün açıklanan işsizlik rakamları işsizliğin artmaya devam ettiğini bize gösterdi.
Sanayideki düzelme beklentisi ile işsizliğin artışı iki çelişkili ifadedir.
AKP’nin ekonomi politikası işsizliği ortadan kaldırmaya yönelik bir politika olmamış, büyüme devam ederken bile işsizlik artmıştır.
İşsizlik yüzde 13.1’e çıkmıştır. Ama köylerin dışında işsizlik oranı çok daha fazladır. Gençlerin yüzde 24.4’ün işsiz olduğunu görüyoruz.
Kentleşme artıyor, şehirleşme artıyor. Toplumun belli oranlarında değişme yok. Ama Türkiye’de çalışmak isteyen insan sayısı azalıyor.
İşgücü arzı Kasım ayında 308 bin kişi azalmış. 308 bin kişi işe talip olmamış. Bu insanlar neden çalışmaktan vazgeçtiler.
Ben çalışmayacağım demiş 308 bin kişi. Sonra ne olmuş 233 bin kişi işini kaybetmiş.
İşsizlik Türkiye’nin en temel konusudur. Çünkü kalkınma insan içindir.
CHP olarak işsizliğe yönelik çok ciddi çalışmalarımız var. AKP döneminde yüzde 50 oranında bir artış gösterdi.
TARIMA HARCANACAK PARA EN HELAL PARADIR
Bunun altında tarımın çökertilmesi yatıyor. AKP döneminde 2.5 milyona yakın insan topraktan kopartılmıştır.
Tarım bir ekonomide işsizliği emen bir sünger gibidir. Tarımda kalkınma yapmaz onu desteklemezseniz tarımı çökertirsiniz.
Çare tarıma sahip çıkmaktır. Tarımı desteklemektir. Tarıma harcanacak para en helal paradır.
Tabi hayvancılığa da sahip çıkmak gerekir. Bakın et fiyatlarına ne oldu? Şimdi ne diyorlar “Et ithal edelim” böyle geçici bir çözüm olabilir mi?
Yapılabilecek o kadar çok şey var ki.
Tarım ABD’de de, Avrupa’da da, Japonya’da da önemli. Türkiye derhal tarıma sahip çıkmalıdır.
SANAYİLEŞME UNUTULDU
Sanayileşme politikası bir an önce değişmelidir. Ekonomi politikası işsizliğe çözüm bulmak üzerine uygulanmalıdır. Türkiye sanayileşmeyi desteklemek
zorundadır.
Sanayileşme unutuldu. Varsa yoksa finans Ali’nin külahı Veli’ye Veli’nin külahı Ali’ye.
Türkiye tarımına ve sanayisine sahip çıkarak kalkınacaktır.
Bizim geçmişimizi de budur. Atatürk, İnönü böyle yola çıktılar.
Bunu Atatürk, İnönü götürdü, ondan sonra Helen, Bayar Menderes götürdü, Demirel Ecevit götürdü. Bunlar bıraktı.
GAP bitirilecek. İşsizlikle mücadele için ilk işlerden biri GAP’a el atmaktır. Bunlar GAP’ı yavaşlattılar ve kaderine terk ettiler.
Biz GAP’ı hızlandırmayacağız, GAP’ı bitireceğiz.
ÜNİVERSİTE SINAVI KALKACAK
Türkiye’deki eğitimi politikasında mesleki ve teknik eğitimin niteliğini arttırarak devam edeceğiz.
Eğitim politikası masa başı eğitimden kurtarılmalıdır.
Türkiye’de milyonlarca insan üniversite kapısında sınava giriyor. Birkaç yüz bin öğrenci doğru dürüst üniversitede okuyor geri kalan elinde diploma işsiz kalıyor.
Bir CHP iktidarında üniversite giriş sınavını kaldıracağız.
Bu sistem yanlıştır. Mesleki eğitimi özendireceğiz.
KAMU YATIRIMINA İHTİYAÇ VAR
Kamu yatırımlarını çökertirsen işsizlik patlar. Bunu da iftihar der gibi söylüyorlar. Türkiye’de daha çok kamu yatırımına ihtiyaç var.
Doğuda ve güneydoğuda zarar etse de o fabrikayı çalıştıracaksın.
Sen o fabrikayı zarar ediyor diye kapatıyorum oradaki sosyal zararı nasıl karşılayacaksın peki?
Onları kapatarak sen hiçbir şeye hizmet etmiyorsun.
TEKEL İŞÇİLERİ
Bakın 2 ayı geçti. Tekel işçileri çile çekerek bedel ödeyerek, amma acılarını toplumla paylaşarak bir hak mücadelesini sürdürüyorlar.
Kimseye zarar vermiyorlar. Kimsenin dükkanına taş atmıyorlar.
Ne mutlu ki Türkiye’de vicdanlar harekete geçti.
Bu gerçekten çok önemli bir olaydır. Türkiye’nin psikolojisini değiştirmiş halkın özgüvenini yükseltmiştir.
Galiba korku da buradan kaynaklanmaktadır.
Yol budur. Hak mücadelesidir. Eğer haksız bir mücadele olsa kimse onlarla ilgilenmez.
Hala ortaçağdaki serf anlayışı senin kafanda. Çalışanıyla ben bunu satarım diyorsun.
Kaça satıyorsun 292 milyon dolara. Alan daha sonra 900 milyon dolara satıyor.
Peki bunun ceremesini bu işçiler mi ödesin. Buna 70 milyon evet der mi? Sen kendi hatanı onlara neden ödetmeye çalışıyorsun.
Buradaki insanlar yetim hakkı yeme peşinde değil. Onların kendisi yetim zaten boynu bükük.
Tekel’de ne menkul ne gayrimenkul kimseye peşkeş çekilmedi diyor.
Başbakanlık raporlarını oku orada yüz tane yazılı.
Devletin denetim kurumları yazıyor bunu. Senin iktidarında yazıyor. Sen iktidarı kaybedersen birileri orada yanlış aramaya kalktığında neler bulular.
Bunları bilenler biliyor.
TEKEL BİNASI PEŞKEŞ ÇEKİLDİ
İstanbul’da Tekel’in Unkapanı üzerinde 5 katlı muhteşem bir genel müdürlük binası var.
Bu iktidar zamanında bu bina Maliye Bakanlığı Milli emlak müdürlüğüne devredildi. Bu kararı özelleştirme kurulu aldı.
Başbakan Erdoğan ve bakanlar Şimşek, Babacan, Yıldırım, Yılmaz bun kurulun üyeleri.
Devlete geçmiş bu bina ve sonra ne olmuş.
Bu beş katlı bina Maliye Bakanlığı'na hibe edilmiş. 300 genel müdürlük çalışan Kartal’a gönderilmiş.
Bu binayı Maliye Bakanlığı 4 özel hastanesi bulunan sağlık alanında faaliyet gösteren özel bir gruba tahsis etmiş.
İhale yapmadan bedel istemeden bir şirkete bu devredilmiş.
Bu şirket çok etkin bir şirket olmalı İstanbul Büyükşehir Belediyesi de İstanbul’un Göztepe kavşağındaki araziye imar izni vermiş. Şehir plancıları da bu ayrıcalıklı bir plandır diyerek görüş bildirmiş.
Sen Tekel işçilerine yetim hakkı diyorlar diye edebiyat yapıyorsun sonra kalkıp Tekel işçisinin hakkı olan bir tesisi yandaşına hibe ediyorsun. Bu olayı kamuoyuna yansıtan gazeteci Necati Doğru’ya teşekkür ediyorum.
Başbakan peşkeş çekmedik diyor. Peki bu nedir?
Bu Tekel işi hükümeti çok rahatsız edecek. Bu iktidarı asker değil ama Tekel işçisi ve bakkallar götürecek.
Başbakan’ın kullanamadığı bir tehdit var. Önümüzdeki günlerde onu kullansın desin ki “Sizi buradan alıp Silivri’ye Ergenekon tutuklulularının bulunduğu cezaevine koyarım” desin.
GENSORU TARTIŞMASI
Diyarbakır’da yargılanmakta olan Hatip Dicle dedi ki, “Habur sınırı kapısına PKK’lı kadrolar gelmeden önce bize İçişleri Bakanı ‘Merak etmeyin biz mahkemeleri ayarladık’ dedi” diye ifade verdi.
Bu ifade mahkemede verilmiştir. İfadenin tutanağı elimde.
Bu tutanakta Ahmet Türk’ün İçişleri Bakanı’na yaptığı ziyarete ilişkin ifadeler yer alıyor.
İçişleri Bakanı’nın bu tutanakta, “Korkmayın savcılar ayarlandı” dediği yer alıyor.
Bunları söyleyen Hatip Dicle. Bu tanıklık ortaya koyuyor ki Habur girişinin arkasın gelenlere verilmiş teminat vardır.
Gelenler herhangi bir kaygı içinde gelmemişlerdir. Güvenle gelmişlerdir.
Gelenlerin bir tereddüt içinde olmadıkları görmüştük. Böyle bir geliş nasıl sağlanmıştır.
Pazarlık sonucu oraya geldiler ve hepsi serbest bırakıldı.
Nasıl oldu bu? Bir kere oraya mahkeme taşındı. Oraya tahliyeye gittiler. Yargılamaya değil.
Sen tahliyeye hakim, savcı gönderdin. Yargılamaya değil.
Şimdi anlıyoruz ki o gelişten önce İçişleri Bakanı kendi bakanlığında değil gizlice, Gazi Orman çiftliğindeki Tarım Bakanlığı’na ait bir çalışma yerinde gizlice DTP’nin Genel Başkanı ile buluştu.
Bu buluşma basından kaçırıldı. Şimdi anlaşılıyor bütün bunlar.
Hakimler neden gitti sınır kapısına. Böyle bir şey olabilir mi?
Hatip Dicle’ye mi inanıyorsunuz diyorlar. Sizin Ergenekon Davası’nda Danıştay cinayetinin ana dayanak noktası Osman Yıldırım’dır.
Peki bu kimdir. Ablasını öldürmekten 20 yıl hapis. Öz yeğenini satarak fuhşa aracılıktan 2 yıl hapis. Nüfus cüzdanı sahteciliğinden 6 yıl hapis. Ruhsatsız silah suçundan hapis.
İşte bu adam.
Yarın bir bakarsınız belki bir savcı belki bir hakim çıkıp diyecektir. Ne güç günler yaşadık.
Bizi Habur’lara sürdüler. Çıkıp diyecektir. Gerçekler bir gün mutlaka ortaya çıkar.
“Ben öyle demedim” diyor. Ama yaptığın ortada. Bunu ayarlamadan bu mahkemeler oraya gitmez.
O gün için “Türk adaletinin kara günüdür” dedim.
'Ayarlamadım' diyor. Hakimler savcılar kendiliğinden mi oraya gitti.
Akıl var mantık var. Hepsi ayarlandı. Biz bu konuda İçişleri Bakanı’nı hesap vermeye çağıracağız.
Gensoru Başbakan’ı çok kızdırmış. Başbakan bir şey çıkmayacağını bilerek bunu veriyorlar diyor. Biz tarihe karşı görevimizi yapıyoruz.
Yarın biri çıkar “Hukukun ırzına geçilirken siz ana muhalefet olarak ne yaptınız” diye bize sorarlar.
Biz görevimiz yapıyoruz.
Kim ayarladı bunu. İçişleri Bakanı “Ayarladık” diyor. O “dık”ın içinde ne var. Ayarlama içeride mi dışarıda mı.Hürriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder