1. Öğretim programının içeriğinin, ilgili derste kazandırılması
gereken temel bilgi, beceri, davranış, tutum ve değerlere uygunluğu:
2.
Sınıflar arası bağlantıların;a) Sınıflar arası bağlantı ve geçişler,b)
Ön şart niteliğindeki bilgi, beceri, davranış, tutum ve değerlerin
kazandırılması bakımından uygunluğu,
3. Öğretim programının içeriğinin öğrenci düzeyine uygunluğu,
4. Öğretim programının içeriğinin belirlenen süre içinde gerçekleştirilebilirliği,
5.
Üniteler, konular ve kavramlar arasındaki geçişlerin ve bağlantıların
uygunluğu dikkate alınacaktır.1 . Öğretim programının içeriğinin,
ilgili derste kazandırılması gereken temel bilgi, beceri, davranış,
tutum ve değerlere uygunluğu:Tarihi olayları tahlil ederek insanlığın
zaman içinde geçirdiği maceranın özünü ve aslını anlamak ve bu
tecrübeyi yorumlayarak geleceğin insanı için fikirler üretmektir. Bu
bağlamda, tarih kavramı, insan faaliyetlerini ve bu faaliyetlerin
sonuçlarını, tabi olanın dışında insan tarafından gerçekleştirilmiş ve
oluşturulmuş bulunan kültürleri ifade eder. Özellikle tarihin kültür
yönü üzerinde durularak tarihi geçmişin biliminden yaşayan tarih bilimi
şekline dönüştürülebilinir.Tarihin ikinci bir anlamı da insanlığın
zaman süreci içerisinde geçirmiş olduğu olaylar ve olgular arasında
kıyaslama (mukayese) yapılarak geçmişten dersler çıkarıp geleceğe
ibretle bakmanın önemi ön planda tutulmalıdır.Tarih bilgisinin
milletlerarası münasebetleri aydınlatması ve bunların düzenlenmesine
yardımcı olduğu bilgisinin önemi dikkate alınmalı. Tarihi oluşumların,
milletlerin siyasi, ilmi, iktisadi ve kültürel alanlarda birbirleriyle
yaptıkları yarışların ürünü olduğu bilincinin daha etkin
kazandırılabileceği düzenlemelerin yapılmasının önemi üzerinde
durularak geleceğimizin teminatı sevgili öğrencilerimizin her an bu
büyük yarışa hazır olarak yetiştirilirken, bu yarışta başarılı
olabilmek, tarihi akışın çok iyi anlaşılmasına ve bu akışın
kurallarının hiçbir zaman unutulmamasına, işlenen hataların
tekrarlanmamasına, oyuna gelmemek için uyanık olunmasına ve
gerektiğinde yeni tedbirler alınmasına bağlı olduğu unutulmamalıdır.
Böyle bir anlayış, tarihin aktörünün insan ve insan grupları olduğunun
şuuruna varılması anlamına gelir ki bu şuurun öğrencilerimize daha
etkin bir şekilde verilmesinin yöntemleri aranmalı ve bulunmalıdır.
Büyük Atatürk’ün ifadesiyle “Öğretmenler gelecek nesil sizin eseriniz
olacaktır” sözü rehberimiz olmalı , yine büyük Atatürk’ün ifadesiyle
“Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkarma” yolunda
durmadan çalışmaları, sürekli bir çaba göstermeleri ve bu uğurda her
fedakarlığı göze alabilmeleri gerektiği bilinci yeni yapılacak
düzenlemelerde daha etkin bir şekilde kazandırılmaya çalışılmalıdır.
Tarihin öznesinin insan olduğu, ancak sadece kendi şahsına, çevresine
mensup olduğu topluma ve dünyaya karşı sorumluluk hissedebilen insanlar
tarihin öznesi olabilirler. Bu kavrayış ve şuurdan yoksun olanlar
ise, tarihin öznesi değil nesnesi diğer bir ifadeyle malzemeleri haline
gelirler, çünkü bunlar inisiyatif sahibi olan diğer insanlar ve
toplumlar tarafından kullanılırlar.Bir millet, insanlığın tarihi
tecrübesini günümüz meselelerinin çözümü için yeniden yorumlamak ve
kendi tarihini dünya tarihi içindeki yerine oturtmak suretiyle
kazanacağı tarih şuuru sayesindedir ki, gideceği yönü kısa veya uzun
vadeli hedeflerini belirleyebilir. Milletin bütün fertlerine bu şuurun
kazandırılabilmesi, belirlenen yön ve hedeflerin benimsetilmesi
gerekir. Buda ancak eğitim-öğretim yoluyla gerçekleştirilebilir.Her
ülkede, tarih öğretiminin kapsam ve hedefi, Tarih öğretim
Programlarıyla belirlenir. Tarihin oluşturucusu olacak insanların
yetiştirilmesinde en önemli vasıtalardan birisi olan program yapma son
derece ciddi bir iştir. Dünyadaki gelişmeler ve yeni araştırmalar
sonucunda elde edilen bilgiler göz önünde bulundurularak daima canlı
tutulması ve geliştirilmesi gerekmektedir.(1) 2. Sınıflar arası
bağlantıların;a. Sınıflar arası bağlantı ve geçişler,b. Ön şart
niteliğindeki bilgi, beceri, davranış, tutum ve değerlerin
kazandırılması bakımından uygunluğu,a) Meslek liselerinde 9.Sınıflarda
Tarih1 ve Tarih2 Konularının birbirinden ayrılarak düz liselerde olduğu
gibi Tarih1 konularının 9.sınıfta; Tari2 konularında 10.sınıfta
okutulmasının daha uygun olabileceği ifade edildi. Bu duruma gerekçe
olarak ta 9.sınıfta yoğun bir ortam oluştuğu için bazı güçlükler
yaşandığı bu güçlüklerin yukarıda ifade edildiği şekliyle aşılabileceği
ifade edildi. Ayrıca 10.sınıfta seçmeli ders olarak okutulabildiği için
9.sınıfta Tarih1 ve Tarih2 konularının sıkıştırılmamasının daha uygun
olabileceği belirtildi. Bu imkandan dolayı yoğun ortamın da
hafifleyebileceği ifade edildi.b) Konuların anlatımına geçilmeden önce
konuların hedef ve davranışlarına daha iyi ulaşabilmek amacıyla
konularla ilgili öğrencilerin ön bilgileri kavrayabilecekleri bir
düzenlemenin yapılmasının daha faydalı olabileceği üzerinde durularak;
örnek olarak: T.C.İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Dersinin ilk konuları
işlenirken ön bilgi olarak:- İnkılap ve benzeri kavramların
tanıtılması,- İnkılabın öğeleri, verileri ve hukuksal dayanağı- Türk
İnkılabının özelliği- Atatürk’ün İnkılap anlayışı, gibi ön bilgiler
verilirse konuların anlaşılmasının ve de derse daha hazır gelinmesi
bakımından faydalı olabileceği belirtildi.Eğitimcilerin, gerek
kendilerinin gerekse öğrencilerinin öğrenme stillerini bilmeleri
nitelikli bir eğitim hizmeti sunabilmeleri bakımından önemlidir.
Öğrenciyi tanıma tekniklerinin bir türü olarak nitelendirilebilecek
öğrenme stilleri hakkında bilgili olmak, eğitimcilerin hizmet sunduğu
kitleyi daha iyi tanımasını sağlayacak ve onlara öğrenme/öğretme
bağlamında daha verimli olmanın yollarını açacaktır. Öğretmenler için en
iyi yöntemin, etkili uygulayabildikleri yöntemler olduğu söylenebilir.
O halde yöntem ve teknikler kişilerin öğrenme stilleri göz önüne
alınarak yorumlanırsa daha iyi sonuçlar alınabilir.Öğrencilerin öğrenme
tarzına uygun yöntem ve tekniklerle verildiği takdirde, her konuyu
öğrenebilecekleri unutulmamalıdır. Öğrenciler bir yöntemle yeterince
öğrenemiyorsa, değiştirilerek öğrencilerin öğrendikleri yöntem
uygulanmalıdır.Öğrencilerin öğrenme stilleri bakımından güçlü ve zayıf
yönleri belirlenerek onlara, amaçların saptanması, problemleri ele alış
biçimleri, alan ve meslek seçmede rehberlik edilebilir. Bu yardımı
yapabilmek için; a)Öğrenme stilleri envanteri(1), b)Öğrenme stilleri
testi(2) kullanılarak ölçme yapılabilir. Böylece öğrenciler, öğrenme
stillerinden hangisine daha yatkın olduklarını öğrenerek ,
çalışmalarında ve seçimlerinde daha başarılı olabilirler. Örneğin;
“hissederek”, “izleyerek”, “düşünerek”, “yaparak” öğrenme
tercihleri;”yansıtıcı gözlem”, “somut yaşantı”, “soyut kavramlaştırma”
ve “aktif yaşantı” ile doğrudan ilgili becerileri yansıtır.(2) Tarih
derslerinde bilginin yanı sıra becerilerinde arttırılmasına yönelik
olarak dokunsal, işitsel, görsel öğrenci özelliklerinin dikkate alınarak
müfredat programlarının yapılmasının yararları belirtildi.Konuların
içeriklerine uygun olarak tarihi mekanların gezilmesi ve görülmesinin
öğrenmeyi olumlu yönde etkileyeceği ve öğrenilen bilgilerin hafızalarda
daha canlı tutulabileceği ifade edilerek, özellikle kırsal kesimlerde
finansman sorunun aşılarak görsel öğrenmeye önem verilmesinin faydaları
üzerinde duruldu. Böylece mesela; T.C.İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük
Dersi anlatılırken Ankara’da T.B.M.M.’in açılışı ve Hükümetin kurulması
konusuyla ilgili olarak Ankara Ulus’taki ilk meclis binasının gezilmesi
o dönemin özelliklerini gözlemlemek, Atatürk Müzesinin gezilmesi veya
kongreler işlenirken Erzurum ve Sivas Kongrelerinin yapıldığı tarihi
mekanları ziyaret etmenin görsel öğrenime yapacağı katkılarının yanı
sıra motivasyon açısından da yararları dile getirildi. Böylece tarihi
olayların soyuttan somuta doğru daha iyi anlaşılmasında rol
oynayabileceği ifade edildi. Yine görsel öğrenime yönelik olarak derslik
sorunun çözülerek özellikle öğrenci sayısının yoğun olduğu
okullarımızda tarih sınıflarının oluşturulmak suretiyle görsel araç ve
gereçlerin kullanılmasının önemine değinildi.Öğrencilere kültür
ortamlarının ve medeniyetlerin farklılığı şuurunu kazandırmak suretiyle,
onların öğrenilen fikirleri sorgulama, görelilik mefhumunu kavrama,
tenkit zihniyetini kazanma ve farklı kültürler bünyesinde evrenseli
yakalama melekelerini geliştirmek.Büyük medeniyetler arasındaki
münasebetler ağı içersinde milli tarihin yerini belirlemek suretiyle,
milli kimliğin nasıl oluştuğunu kavratmak; onlara, millet varlığının
ancak bu kimliğin korunarak sürdürülebileceği, değişme veya
çağdaşlaşmanın, mahiyet değiştirme değil, almaya devam etme, oluşumunun
sürekliliğini devam ettirme anlamına geldiği, Atatürk’ün belirlediği
“Muasır medeniyet seviyesine ulaşma ve onu geçme” idealinin ancak bu
anlayış içinde gerçekleştirilebileceği şuurunu kazandırmak
amaçlanmalıdır. (3)Başarı yolları tespit edilirken özellikle
ezbercilikten arınabilecek başarı yolları tespit edilmeli,
hafıza(bellek) ve hatırlama(anımsama, çağrışım) yöntemlerini kullanmak
gerekir. Mesela, İnebahtı Deniz Savaşı Yenilgisi’nin tam tarihini
hatırlamak mı istiyorsunuz? Cayır cayır yanan bir kadırga tablosu hayal
edin, gökten kıpkızıl 1571 yazısının düşüşünü tasavvur edin. Bunun gibi
pek çok “hatırlama” tabloları hayalde icat edilebilir.(4)Başarılı,
verimli ve kaliteli bir yaşam için öğrenme stilleri belirlenmelidir.
Öğrenme stilleri bakımından insanları görsel, işitsel, dokunsal olarak
üç grupta toplayan çok sayıda çalışma bulunmaktadır. Dersin işlenişinde
bu yöntem ve tekniklerden de yararlanmak başarıyı arttıracaktır.Eğitim
sistemimizde, kişilik eğitimine önem vererek, kalp ve zihin dengelerini
sağlayarak bir nesil yetiştirebilir ve onları çağın ötesine
hazırlayabilirsek işte o zaman gerçekten muasır medeniyet seviyesine
çıkabiliriz.(5)Thomas Gardner tarafından ortaya atılan ve büyük bir ilgi
gören çoklu zeka teorisine göre 8 ayrı zeka türü vardır ve bu 8 ayrı
zeka şunlardır:1- Dilsel zeka, 2- Matematiksel/Mantıksal zeka, 3-
Görsel/Alansal zeka, 4- Müziksel/Ritmik zeka, 5- Bedensel/Kinestetik
zeka, 6- Sosyal zeka, 7- kişiye dönük zeka, 8- Tabiat zekası.(6) İşte
zekalar çok yönlü kullanılırsa başarılar da buna bağlı olarak daha da
artacaktır. 3. Öğretim programının içeriğinin öğrenci düzeyine
uygunluğu, Tarih1 Programlarında Eski Çağlarda Türkiye ve Çevresi
ünitesi anlatılırken ilkçağ medeniyetlerinin Anadolu Tarihi açısından
taşıdığı önem öz olarak anlatılmalı ve sahip olduğumuz tarihi mirasın
önemi hedef ve davranışlara dönüştürülmelidir.Siyasi, kültür ve
medeniyet tarihleri anlatılırken konuların amacına uygun hedef ve
davranışlar haline dönüşebilmesi için yakın çağ tarihi ile kıyaslamalara
yönelik olması, tarihin ibret (ders alma) yönünü daha canlı
tutabilecektir. Böylece günümüz gelişmeleri ile dünkü gelişmeler
arasında bir bağlantı kurularak olayların daha nesnel boyutlarla
anlaşılmaları sağlanabilecektir. Sonuç itibarı ile hikayeci tarih
anlayışından objektif (bilimsel) tarih anlayışına geçilebilecektir. Dün
dünde kalmıştır bugüne bakalım anlayışının yerine; dün olmazsa bugünde
olmazdı anlayışı ön plana çıkartılmalı büyük Atatürk’ün ifade ettiği
gibi “Büyük devletler kuran ecdadımız büyük, şümullü medeniyetlere de
sahip olmuştur. Bunu aramak, incelemek, Türklüğe ve cihana bildirmek
bizler için vazifedir. Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler
yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır. Eğer bir millet büyükse
kendisini tanımakla daha büyük olur.” Böylece dünya tarihindeki yerimiz
ve önemimiz daha iyi kavranabilir.Özellikle meslek liseleri bakımından
Tarih2 konularının içeriğinin daha sadeleştirilerek verilmesinin daha
uygun olabileceği ifade edildi.Eğitim öğrenmek amacına yoğunlaşmalı;
öğrencide muhakeme ve mukayese melekelerini arttırmalı ve problem
çözmeyi öğretmelidir.Öğrenciyi düşünmeye ve yaratıcı olmaya yönelten ve
herhangi bir konu üzerinde eleştiri yapmasını sağlayan bir yaklaşım
içerisine girilmesinin faydaları üzerinde durularak okulda öğrenilen
bilgilerin normal hayatta da uygulanabilir kılınmasına yönelik
düzenlemelerin yararları ifade edilerek, bunun içinde ezberci, hayatla
irtibatı olmayan, kalıplaşmış doğruları müfredat programlarından
çıkarmanın yararlarına değinildi.(7)4. Öğretim programının içeriğinin
belirlenen süre içinde gerçekleştirilebilirliği,Tarih derslerinde
kıyaslama, ibret, ders alma gibi yorum yapabilmek ve dün ile bugünü
kıyaslamak kısaca neden ve sonuç kavramlarına cevaplar verebilmek bugünü
daha iyi kavrayabilmek için ; Tarih1,Tarih2,İslam Tarihi ve
T.C.İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Derslerinin haftalık ders
saatlerinin Genel Türk Tarihi ve Osmanlı Tarihi derslerinde olduğu gibi
3(üç)saate çıkarılabilmesinin yararlarına değinildi.5. Üniteler,
konular ve kavramlar arasındaki geçişlerin ve bağlantıların uygunluğu
dikkate alınacaktır.Tarih ders kitaplarında bazı bilgiler arasında
tutarlılık olmadığı ve bazı tarihlerin birbirini tutmadığı kısaca bu
yanlışlıkların yeni hazırlanacak olan ders kitapların da,
düzeltilmesinin önemine değinildi. Yukarıdaki bilgilere örnek
olarak:Tarih2 ders kitabında konuların içerik bakımından, konular
arasında bağlantıların sağlanmasının önemi vurgulanırken; mesela”
Denizlerde ki Gelişmeler” konusu anlatılırken Fatih Sultan Mehmet
Dönemi siyasi gelişmeleri bitirilmeden II.Bayezid dönemine geçilmekte
ve tekrar geri dönülmekte halbuki konular arasında bir bütünlük
sağlanması için kronolojik sıralamanın takip edilmesinin anlaşılırlık
bakımından önemine değinildi.Tarih ders kitaplarında (M.E.B.yay.)
Tarih1 ders kitabında Anadolu Selçuklu Devleti’nin kuruluşu tarihinin
(1077), Genel Türk tarihi Ders kitabında ise (M.E.B.yay) (1075) olarak
verildiği görülmekte buna benzer birbirini tutmayan bilgilerin
düzeltilerek karışıklığın giderilmesinin önemine değinildi. Tarih2
Dersinde 3.Ünitede yer alan I.Dünya Savaşı ve Osmanlı Devleti’nin Sonu
adlı konu T.C.İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Dersinin de konusu olduğu
için Tarih2 konularından çıkarılmasının yoğunluğu azaltabileceği
belirtilerek bunun düzeltilmesinin uygunluğu ifade edildi.Ermeni,
Yunan-Pontus ve Süryaniler ile ilgili konuların yeni hazırlanacak olan
müfredatlarda ve ders kitaplarında yer almasının önemine
değinildi.T.C.İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Ders kitabında II.Dünya
Savaşı ve Sonrası ile ilgili konuların yer verilmesinin önemine
değinildi.Aynı konu bağlantılı ünitelerin sıralamaya uygun
planlanmasının önemi belirtilerek; Tarih1 dersinde bütünlüğün
sağlanabilmesi açısından “Türkiye Tarihi (XI.-XIV.Y.Y.)” ünitesi ile
Türk Dünyası II (XIII.-XIX.Y.Y.) Ünitesinin yer değiştirilmesi; Genel
Türk Tarihinde ise “Orta Asya ve Yakın Doğu’da Kurulan Diğer Devletler”
konusunun “Anadolu’ya İlk Türk akınları” yani “Türkiye Tarihi”
konusundan sonraya bırakılması, yine Tarih2 Dersinde de “Osmanlı Siyasi
Tarihi –I (1300-1600)” ile “ Osmanlı Siyasi Tarihi-II (1600-1922)”
Ünitelerinin konu bütünlüğü açısından birbirini takip etmesinin
yararlarına değinilerek yeni müfredat planlamasında konu bütünlüklerine
verilecek önemin faydaları üzerinde duruldu.Müfredat programlarının
yenilenmesiyle ilgili bu değerli çalışmaya katıldığımızdan dolayı
sevincimizi ifade eder, yapılacak bütün çalışmaların büyük Atatürk’ün
hedef çizdiği “Muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkarma” yolunda
katkı sağlayacağına olan içten inancımızla Bakanlığımızın “Öğretim
Programları” konulu bu değerli çalışmasına yürekten başarılar diler
böyle anlamlı bir çalışmaya katkıda bulunmaktan büyük mutluluk
duyduğumuzu bir kez daha ifade etmek isteriz.* Merak Etme:Merak
edenler için orada çok önemli bir tarih var. Merakınız yoksa, tarih
sizin için geçmişte kalmış olan bir şeydir. Tarihçi olmak, belirgin bir
iletişim geleneği istiyor, belirgin bir şekilde konuşma yeteneği
istiyor ve asıl önemlisi kuvvetli bir hafıza istiyor. Tarihçi olmamda
kendime yeni bir dünya aramak etkili olmuştur. Tarih hiçbir şekilde bu
millete okutulmamıştır, benimsetilmemiştir. Tarih bilmemekten dolayı
bir kere tarih reddetme vardır. Türk Milleti maalesef tarih bilgisinden
uzak, tarih şuuruna sahip olmayan bir millettir. her şeyden evvel
tarih bileceksiniz. Buda maalesef okulda öğretilmiyor galiba. Biraz
doğuştan kabiliyet çok lazımdır. Okul ancak yol gösterebiliyor. Bizim
memlekette tarih tetkikatı zayıftır.. Büyük sentezler yapılmamıştır. Bu
tarihi aktaracak ana ve ara araçlar yoktur. Mesela bu dediğim araçlar;
Avrupa tarihinde tiyatrodur, tarihi romandır. Mesela bir takım şairler
tarihçidir;Schiller gibi, Goethe gibi, Pushkin gibi, Corneille gibi.
Sonra tarih filmi çeviren büyük rejisörler vardır. Bizlerin bu gibi
araçları yoktur. Bu dallar bizde çok zayıftır. Bied defa doğru dürüst
bir tarihi ressamımız yoktur. Dolayısıyla bizim millet tarih bilmez.
Üniversitelerdeki tarih bölümleri lisansüstü hale getirilmelidir. Tarih
Türkiye’de belirgin bir yüksek tahsil düzeyinden sonra yapılması
gereken bir şeydir. (8) * Tarih Toplumsal Hafızadır Silinemez:Tarih,
tüm yönleriyle düne ait gerçeğin aynasıdır. Aynaya bakabilmek, aynayla
yüzleşmek ve oradan dersler alabilmek zorunluluğu, dünyada iddia sahibi
her insan, her toplum ve her devlet için geçerlidir. (9)* Tarih
Okumasını ve Ondan yararlanmasını geçen süre içinde Henüz başaramadık.
Tarihe Nasıl Bakmalıyız?Tarih ne güzel aynadır. Bilinen gerçeklerdendir
ki, tarih, bir ulusun, kanını, hakkını, varlığını hiçbir zaman
yadsıyamaz. Tarihi yapan; akıl, mantık, muhakeme değil, belki bunlardan
çok duygulardır. Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Yazan
yapana sadık kalmazsa, değişmeyen gerçek, insanı şaşırtacak bir nitelik
alır.(10) * Yorum:Namık Kemal ve Cemil Meriç’in dediği gibi “Avrupa
Şark’ı anlayamaz” İşin daha da acı tarafı, şimdilerde bir çok
aydınımızın Osmanlı tarihine “onlar” dan daha yabancı gözlerle bakar
hale gelmiş olmaları.(11)*Osmanlı Kadnıının Mühürleşmiş
Hikâyeleri:California Üniversitesi’nden Leslie Peirce; Harem-i
Hümayun(The Imperial Harem) adlı çalışmasında Osmanlı’da haremin
Oryantalist bakışın izdüşümünde bir zevk ortamı şeklinde ele alınmasına
karşı çıkarak bu “büyülü” ortamı herhangi bir devlet dairesini veya
kurumu inceler gibi kemal-i ciddiyetle anlamaya çalışıyor. Kansu
Gavri’nin torunu Paşa olur; (Osmanlı adli sisteminin sorunları çözebilme
tekniği) Peirce’in yeni çıkan kitabı Morality Tales(Ahlak
Hikâyeleri)(16.y.y Gazi Antep kadı sicillerine dayalı yapılan bir
çalışma) mahkemede yerel cemaatten üyeler bulunması ve cemaat
dolayımıyla bir çok davada orta yolun bulunduğunun gösterilmesi
manidardır ve Osmanlı’nın tepeden inme çözümler dayatmayıp hemen her
zaman halkla ve cemaatle beraber çözümler üretmeye özen gösterdiğini bir
kere daha delillendirmektedir. Yavuz Sultan Selim’in Mecidabık’da
(Dabık Çayırı’nda) mağlup ettiği Memluk Sultanı Kansu Gavri’nin ailesine
nasıl bir muamelede bulunduğudur. Kılıçtan mı geçirilmiştir? Hayır,
tam tersine, bu aile, Osmanlı rejimi içine, bir nesil sonra ek izi bile
bırakmadan bütünleştirilmiştir. Mesela1574 tarihli bir Antep
tahririnde Halep Valiliğinde Mehmet Paşa biri oturmaktadır.Mehmet
Paşa’nın annesi Fatma Hatun Kansu Gavri’nin büyük kızıdır. Kitabın bir
başka ciddi iddiası ise Osmanlı mahkemelerinin kapılarının sonuna kadar
açık olduğudur. Peirce bize 1541 yılı Antep mahkeme sicillerinden 3
akla çarpıcı olay daha nakletmektedir ki, Osmanlı kadın tarihi üzerinde
yeniden düşünmeye zorluyor bizi.Yeniçeriler Milletin Hamisi idi
(Şinasi):Mevcut tarih bilgilerinin yetersizliğini yavanlığını nasıl
tedavi edeceğiz. Elde edilen bilgileri sistematik bakış içerisinde nasıl
yoğuracağız. Tarihte bir bakış(paradigma) değişikliğine ihtiyaç
olduğunu hissedilebiliyor; ama bunun nasıl olacağına ilişkin bir “yol
haritası” gerekli. Mesela: Bildiğimizden çok farklı Osmanlı Tarihi
yazmak için zeminin oluşması nasıl hızlandırıla bilinir? Yani güçlü bir
sentez nasıl vücuda getirile bilinir? Mesela:Yeniçeriliğin
kaldırılması…Yeniçeriliğin olumsuzluğunun ön plana çıkartılması, itilip
kalkınması, her türlü yeniliğin önünde bilinçli bir engel olarak
takdimi, yani modernleşme maceramızın günah keçisi olarak yaltalanması
ne kadar geçerli temellere oturtulur? Soruşturmak gerekmez mi biraz?
Cevdet Paşa, “Yeniçeri Ocağı Osmanlı sisteminin kalbiydi” derken,
II.Mahmut’un yaptığı bu icraatı eleştirmektedir. Yeniçerilik, gerçekten
de eski rejimin kalbiydi; çünkü birçok sosyal grubun içine
derinlemesine kök salmıştı. Esnaf loncalarının olduğu kadar ilmiye’nin
de, bu arada asker-sivil bürokrasinin de güçlü içinde ayakları bulunan
Yeniçeri Ocağı, klasik Osmanlı sisteminin çimentosuydu bir bakıma.
Eleştiri konularının başında “Kazan kaldırıyorlar” dı. Kazan kaldırmak
zannettiğimiz gibi mutlak manada kötü bir şey değil, bir yerde
kamuoyunu harekete geçirmeye dönük uyarı girişimlerinin sembolik
başlangıcıydı. Şimdiki gibi kamuoyunu oluşturmak için basın-yayın ve
iletişim araçları olmadığı için ancak kazan kaldırılınca ayılabiliyordu
yönetim aygıtı. Bir yerde yeniçeri isyanlarının çoğu, kanlı
mitinglerdi. Tıpkı bugünkü sendikalar, dernekler vs. taleplerini
yönetime ancak meydanlara dökülünce ve şiddet gösterisinde bulunmak
suretiyle hatırlatabiliyorlarsa , o sisteme göre de ancak yeniçeriliğin
önderlik ettiği şiddet içeren kalkışmalardan bir sonuç
alınabiliyordu.Yeniçeri isyanlarının birer miting olduğunu
söyleyebiliriz.(12)Ocağın yıkılmasıyla din alimlerinin nüfuzu da
kırılmıştı(13)Halil İnalcık hoca Osmanlı Tarihinin doğru algılamadan
geçmişi doğru bir şekilde algılayamayacağımızı ifade etmektedir.
Osmanlı Tarihini gelecek neslin nasıl doğru algılamasını
sağlamalıyız?(14)Halbuki tarih, dönemin yaygın kanaatleri çerçevesinde
sürekli olarak yeniden yorumlandığı için Fransız İhtilâli’nin 100 ve
200. yıllarında “devr-i sabık”ın karekteri hakkında birbirinden oldukça
farklı yorumlar getirilmiş.(15) Tarih Şuuru:Merhum Turgut Özal, milli
değerlerine sıkı sıkıya bağlı olan Japonların Batıya meydan okuyan
ilerleyişi karşısında, 1980’li yıllarda Japon eğitim sisitemine ilgi
duyar. Bu sebeple inceleme ve araştırma yapmak üzere Japon Pedagog
heyetini ülkemize davet eder. Alanında uzman olan bu Japon heyeti,
ülkemizin çok değişik yerlerinde inceleme ve araştırmalar yapar. Bu
araştırmaların sonucunu zamanın Milli Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler’le
birlikte Başbakan Turgut Özal’ın huzuruna çıkar.eğitim alanında uzman
olan Japon heyetinin kararı kısa ve kesindir. Der ki: “Sizin
gençlerinizde milli şuur yok” Bu cevap üzerine şu soru sorulur “Peki
siz Japonlar, gençlerinize milli şuur verme adına ne yaparsınız?” Bunu
üzerine Japonlar ilginç, ilginç olduğu kadar da bizim açımızdan acı acı
düşündürücü olan şu cevabı verirler: “Biz sizden aldığımız “AMİN
ALAYI” (Osmanlılarda çocuğun yaşı 4 yıl, 4 ay, 4 gün olunca Amin Alayı
denen bir törenle eğitime başlatılırdı.(16)Niçin öğrencilerimizi
gerektiği gibi motive edebilmek için Japonlarda olduğu gibi Tarihimizden
daha iyi faydalanabilmek için 100 Nagazaki değerinde Çanakkalemizi
değerlendiremiyoruz?Tarih şuuru, geçmişle geleceği birbirine bağlayan
güçlü bir köprüdür ve dün ile yarın arasındaki bu köprünün kurularak
nesillerde tarih şuurunun uyandırılması o toplumun geleceği adına
oldukça mühimdir. Günümüz nesilleri, hem dün, hem de yarın olmasını
bilmeli ve bu anlayışla geleceği, mâzi kanaviçesine göre işlemelidirler
ki, bugüne kadar milletçe maruz kaldığımız sosyal erozyonlara bir daha
düşmeyelim.(17)İyi bir tarih şuuru ile donanımlı, tarihi ile barışık ve
geçmişlerine ait bilgi ve değerleri, geleceğe sıçrama rampası olarak
kullanabilen nesiller yetiştirebildiğimiz taktirde yarınlar elbet bizim
için ümit vaat edecektir.(18) Merhum Özal’da 20 Nisan 1997’de
kendisiyle yapılan bir söyleşide Ciddi hatalar yapmazsak 21.yüzyıl
Türklerin ve Türkiye’nin yüzyılı olacaktır.(19) Demektedir.Günümüzde de
görülen bazı tarihi yanlış yorumlama hataları olduğunu
görmekteyiz.Kendi tarihlerini yeniden anlamlandırma gücü gösteremeyen
toplumların atılım yapma güçleri ile yeni şartlara intibak etme
kabiliyetleri de yoktur. Tarihi doğru yorumlayabilecek bir şuur
kalıbıma ihtiyacımız vardır. Ahmet Turan Alkan’ın da ifade ettiği gibi:
“Ayrıntıları ihmal etmek tarihçiliğin şanındandır ve galiba tarihin
bütün lezzeti ihmal edilen ayrıntılarda gizlidir.”(20)Yapılacak ilk iş,
tarihsizliğin bir çözüm olmaktan ziyade toplumun önündeki bir engel
olduğunun kabulü ve tarihin, tarih haline gelmesine müsaade
edilmesidir. Güncel etrafında bir “bilimse” ve kutsal tarih tekeli
yaratma yerine farklı tarih tezlerinin tartışılmasına izin
verilmelidir.(21)Tarih ile ilgilenen kişinin, doğruya ulaşmak ve
yanlışlara düşmekten korunmak için değişik kaynaklara ve sistematiğe ,
çeşitli bilgi dallarına, dikkatli ve sağlam bir bakış açısına ihtiyacı
vardır. Çünkü tarihi haberler konusunda sadece nakle dayanılır,
toplumsal hayattaki temel örfler, siyasi ilkler, uygarlık ve
medeniyetlerin kendilerine has özellikleri dikkate alınmaz ve geçmişte
olan mevcut olanla ölçülüp değerlendirilmezse, gelen haberlerin
doğruluğundan ve yanlışa düşülmediğinden emin olunmaz.Tarihçilerin,
müfessirlerin ve (tarihi haberleri nakleden) râvilerin, tarihi
hikâyeleri ve olayları, temel kriterleri sunmadan, benzerleriyle ölçüp
değerlendirmeden, hikmet terazisine vurmadan, varlıkların temel
özelliklerini dikkate almadan ve gözlem ve incelemeyi hakem kılmadan,
sadece nakledilen haberlere itibar edip kabul etmeleri yüzünden yanlışa
düştükleri ve doğrulardan sapıp vehimlerin ve yanlışların içinde
kayboldukları çok olmuştur.(22)
Kaynaklar:______________________________
1) Tarih Dersi Programı : TD:15.03.1993/2378.
2) Eğitim Bilim:Ekim 2002., S.49.,Sf.11-12.
3) Tarih Dersi Programı : TD:15.03.1993/2378.
4) Eğitim Bilim Dergisi:Haziran 2002., S.45.,Sf.20.
5) Eğitim Bilim Dergisi:Eylül 2002.,S.48.,Sf.18.
6) Eğitim Bilim Dergisi:Şubat 2002.,S.41.,Sf.16.
7) Eğitim Bilim Dergisi:Temmuz 2002.,S.46.,Sf. 8-9.
8) Eleştirel Akla Çağrı (Mehmet Gündem) s.47-55(İ.Ortaoylı)
9) Eleştirel Akla Çağrı(Mehmet Gündem) s.70 (K.Karpat)
10) Eleştirel Akla Çağrı(Mehmet Gündem) s.303(Atatürk)
11) Kır Zincirlerini Osmanlı (Mustafa Armağan) s.6812) Kır Zincirlerini Osmanlı (Mustafa Armağan) s69-80
13) Türk Cihan Hakîmiyeti mefkûresi Tarihi (Prf.Dr.O.Turan) s.269
14) Kır Zincirlerini Osmanlı (Mustafa Armağan) s.161
15) Zaman Gazetesi(20. 01.2005) Prf.Dr. M. Şükrü Hanioğlu
16) Destanlaşan Çanakkale (Mustafa Turan) s.9
17) Tarih Şuuruna Doğru 1 (İbrahim Refik)
18) Tarih Şuuruna Doğru 2 (İbrahim Refik)
19) Eleştirel Akla Çağrı(Mehmet Gündem) s.295
20) Tarih Şuuruna Doğru 3 s.14-15 (İbrahim Refik)
21) Zaman Gazetesi(21 Haziran 2005 Salı) Prf.Dr. M. Şükrü Hanioğlu
22) Mukaddime İbn-i Haldûn (C.1; s.31-32)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder