Geçtiğimiz yıl üniversitelerde yaklaşık 100 bin
kontenjan boş kaldı, ondan önceki yıl da 115 bin civarında. Uzmanlara
göre bunda üniversite mezunu işsizlerin etkisi büyük. Buna kısa yoldan
hayata atılmak isteyenler de eklenince üniversitelerdeki boş
kontenjanların sayısı her geçen yıl artıyor.
Önceki
yıllarda üniversiteye giremeyen yüz binlerce gençten söz edilirken, son
iki yıldır üniversitelerde on binlerce kontenjan boş kalıyor. Uzmanlar
bunun en büyük nedeninin üniversite mezunu gençler arasında işsizlik
oranının çok yüksek olmasına bağlıyorlar. Öyle ki Türkiye İstatistik
Kurumu’nun (TÜİK) yayımladığı Mart-Nisan-Mayıs 2011 döneminin işsizlik
verileri, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre ülkede işsiz sayısının 434
bin kişi azalırken, üniversiteli işsiz sayısının 25 bin kişi arttığını
ortaya koyuyor.
Son
yıllarda üniversite sayısının 170’e ulaşması da hiç kuşkusuz bu konuda
önemli etken. Yine kısa yoldan iş hayatına atılmak isteyenlerle,
tercihini yurtdışından yana kullananlar da eklenince, ortaya 100 bin
üzerinde boş kalan kontenjanlar çıkıyor.
Açıköğretime ilgi arttı
Geçtiğimiz
yıl üniversitelerde 100 bine yakın kontenjan boş kalırken, Anadolu
Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne kayıt olan öğrenci sayısının 110
bin arttığı görülüyor. Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Davut
Aydın okurken aynı zamanda çalışmak zorunda olanlar için Açıköğretimin
önemli kolaylıklar sağladığını belirtiyor. Devam zorunluluğunun olmaması
avantajının yanı sıra öğrencilerin yaşam şartlarına göre istedikleri
yer ve zamanda öğrenebilme esnekliği sunmasının da Açıköğretim
fakültesini cazip hale getirdiğine değiniyor.
Çeşitli
nedenlerle örgün yükseköğretime gidemeyenler için eğitimde fırsat
eşitliği sağladıklarına dikkat çeken Aydın, son üç yılda çok sayıda yeni
lisans ve önlisans programı açılarak program çeşitliliğinde artış
sağladıklarını söylüyor ve ekliyor:
“Önceleri
ağırlıklı olarak işletme ve iktisat alanlarında programlar
bulunmaktayken günümüzde felsefe, sosyoloji, Türk dili ve edebiyatı,
tarih, okulöncesi öğretmenliği, İngilizce öğretmenliği alanlarında
lisans programları bulunmakta. Benzer şekilde işletme ve iktisat
alanında da uluslararası ilişkiler ile turizm ve otel işletmeciliği gibi
yeni lisans programları açılmıştır. Açıköğretim program çeşitliliği
yurt dışında da artmıştır: KKTC’deki ve Batı Avrupa ülkelerindeki
programlarımızın sayısı artmış, ayrıca Azerbaycan’da 5 program
açılmıştır.”
Bologna
süreci kapsamında dönemlik ve kredili sisteme geçtiklerini açıklayan
Prof. Aydın, yeni uygulamayla programların tanınırlıklarını artırmayı,
ulusal ve uluslararası üniversitelerle öğrenci ve öğretim elemanı
hareketliliğini yaygınlaştırmayı amaçladıklarını ifade ediyor. Bu son
düzenlemelerle, gelecek yıllarda Açıköğretim’e ilginin daha artabileceği
düşünülüyor.
Yurtdışında okumak cazip geliyor
Türkiye’den
yurtdışına çıkan öğrenci sayısı düzenli olarak artış gösteriyor. Bunda,
gençlerin üniversite sınavına girmek istememesinin etkisi çok büyük.
Çünkü pek çoğu ne kadar çabalarsa çabalasın istediği bölüme giremiyor.
Buna karşılık yurtdışında bu bölümlere çok daha kolay girebiliyorlar.
CDS Yurtdışı Eğitim Danışmanlığı Şirketi’nden Çağlayan Özer bunun yanı
sıra yurtdışındaki üniversitelerde farklı bütçeler ve beklentiler için
seçeneklerin artması, ulaşımın kolaylaşması gibi etkenlerin de gençlerin
yurtdışını tercih etmelerinde etkili olduğunu söylüyor.
Gençlerin
yurtdışı üniversite tercihlerinde işletme, ekonomi, genetik, moleküler
biyoloji, biyoloji, biyokimya, üretim mühendisliği, nükleer mühendislik,
yenilenebilir enerji mühendisliği gibi alanların öne çıktığını belirten
Özer, ayrıca animasyon, mutfak sanatları, e-ticaret gibi Türkiye’de çok
yaygın olarak eğitim verilmeyen alanlar için de yurtdışı
üniversitelerin tercih edildiğini açıklıyor.
Yurtdışındaki
üniversitelerin geniş bir ücret aralığına sahip olduğuna değinen Özer,
yıllık 4 bin ile 75 bin dolar arasında değişen ücret aralığında eğitim
almanın mümkün olduğunu söylüyor. Eğitim ücretleri Türk öğrencilerin en
çok tercih ettiği ülkelerden ABD’de 18 bin ile 75 bin dolar aralığında
değişirken, İngiltere’de 15 bin sterlin ile 25 bin sterlin aralığında
bulunuyor. Avrupa ülkelerinde de eğitimin en düşük maliyeti 12 bin ile
15 bin Euro aralığında. Özer, son yıllarda AB’nin yeni üyelerinden
Estonya, Maceristan, Bulgaristan gibi ülkelerde tıp, diş hekimliği gibi
alanlar dışındaki bölümlerde yıllık eğitim giderinin 5 bin ile 8 bin
Euro arasında değiştiğini, son yıllarda Türk öğrencilerin çok ilgi
gösterdiği Malezya’da ise yıllık her şey dahil 7 bin 500 dolardan
başladığını söylüyor.
Bu
kadar zengin üniversite ve bölüm seçeneğinin yanı sıra uygun eğitim
ücretleri, son yıllarda sınav sisteminden bunalan Türk öğrencilerin
rotalarını yurtdışına çevirmelerine neden oluyor.
Üniversiteli olmak işi garantilemiyor
Son
yıllarda gençlerin üniversiteye eskisi kadar ilgi göstermemesinde,
‘neden’ sorgulamasının etkili olduğuna değinen Eğitim Danışmanı Elif
Duru Gönen, üniversitenin iş yaşamına, kişisel gelişime olan katkısının
net olarak görülmediğini belirtiyor. Gönen, hatta birçok üniversitenin
gerçek yaşamdan kopuk, dünyadaki gelişmelere uzak olduğunu vurguluyor ve
ekliyor:
“Bunun
sebebinin sadece bütçe veya yönetmelikler olduğunu düşünmek yanlış
olur. Çünkü bunu başarabilen üniversiteler ve akademisyenler var. Oysa
üniversitelerin ‘öğrenmeyi, gelişmeyi, muhakeme etmeyi’ öğretmeyi ana
hedef olarak almaları gerekmekte. Üstelik eğitim görememiş veya eğitim
sisteminin dışına çıkarılmış kişilerin yaşamda yakaladıkları başarılar
da bunu iyice destekliyor.”
Gençlerin
son yıllarda açıköğretim ve uzaktan eğitimin yanı sıra kişisel gelişim,
meslek edindirme gibi sertifika programlarına da artan bir ilgi
gösterdiğine değinen Gönen, biran önce hayata atılmak istediklerini
söylüyor ve bu konuda şu tespitte bulunuyor:
“Trendler
30 yaşına gelmiş bir kişinin, o güne kadar ortalama 10 işverenle
çalışmış olacağını gösteriyor. Yani çok genç yaşta projelerle,
stajlarla, özel programlarla iş hayatıyla tanışıyorlar. Bir başka yönü
de gençlerin hayallerini eskisi gibi düzenli maaş ve sigorta garantisi
süslemiyor. Çok genç yaşlarda danışmanlık yaparak dahi para kazanmaya
başlıyorlar. Gelir elde edebilecekleri alternatifler, internet sayesinde
gün geçtikçe artıyor. Ayrıca özel yaşamlarından da fedakârlık etmek
istemedikleri için standartların dışına çıkmayı tercih ediyorlar.”
İşverenler için deneyim önemli
Yenibiris.com
Genel Koordinatörü Burçak Pak Yılmaz, işverenlerin adayların
özgeçmişlerinde deneyime öncelik verdiğine dikkat çekiyor. Eğitim ise
ikinci sırada yer alıyor. Üniversite eğitiminin yanı sıra gidilen
kursların ve sahip olunan sertifikaların da büyük önem taşıdığının
altını çizen Yılmaz, işverenlerin özellikle sorumluluk almaya hazır,
kendini geliştirmeye odaklı, özgüveni yüksek, olumlu düşünce ve tutuma
sahip gençlerle çalışmak istediğini belirtiyor.
Eskiden
tercihlerde, üniversitenin bölümün önüne geçtiğini, son yıllarda ise
bunun geçerliliğini yitirdiğini belirten Yılmaz, işverenin dikkat ettiği
diğer kriterleri şöyle sıralıyor: “Adayın aldığı eğitim, kendisini
geliştirmesi, iş deneyimi (okul yıllarında çalıştığı projeler dahil) ile
bilgi ve becerileri toplamının pozisyonla örtüşmesi; bunlara ilave
olarak adayın işe istek duyması, iş ve şirket hakkında bilgi sahibi
olması, kendini tanıması önemli.”
ÖĞRENCİLER NE DİYOR?
Seda Turaç (Selçuk Üniversitesi): Kariyer için çok gerekli değil.
Çoğu işte bilgi kadar pratik de önemli. Bilgi bir yerden sonra yeterli
olmuyor. Üniversiteler de mesleğe yönelik eğitim verildiğini de
düşünmüyorum. Bu süreçte de 4 yıl zaman kaybetmek anlamına gelebiliyor.
İçeriği boş ve yapacağın mesleğe katkı sunmayacak eğitim yerine, iş
hayatına daha erken atılmayı tercih edebiliyorsun. Sonuç olarak kariyer
yolu sadece üniversiteden geçmiyor.
İlter Ok (Çağ Üniversitesi): İşe başvururken gerekiyor.
Üniversite kariyer yapmak için güzel bir başlangıç. Günümüzde olmazsa
olmaz diyebileceğimiz bir durum. Çünkü iş için başvurulduğunda her
şeyden önce CV’de hangi üniversiteden mezun olduğunuza bakıyorlar. İş
tecrübene değil.
Şeyda Keklik (Gazi Üniversitesi): Kendinizi geliştirmeniz daha önemli. Kariyer
için üniversite şart değil. Çünkü insanın kendini geliştirmesi, zeki ve
atılgan olması önemli. Örneğin Vehbi Koç, Sakıp Sabancı iş hayatına
atılmak için liseyi yarıda bırakmışlar. Üniversite mezunu o kadar işsiz
varken kariyer için üniversite pek de gerekli değil.
Abbasguclu.com.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder