Dinçer, Başkent Öğretmenevi'nde düzenlenen eğitim fakülteleri dekanları
toplantısının açılışında, TBMM'deki eğitim sistemine ilişkin
düzenlemeye değindi.
Bugün aslında eğitim sisteminin tamamının tartışılmadığını, eğitimin
yapısıyla ilgili bir düzenleme yaptıklarını ifade eden Dinçer, şöyle
konuştu:
''Eğitim sistemini tartışırken üzerinde duracağımız çok sayıda konu
olacak. Eğitim sistemi birçok değişkenden, birçok alt sistemden
oluşuyor. Bunlardan biri okullar, derslik sayıları; ikincisi okulların
donanımı, teknolojik ve bilgi altyapısı; üçüncüsü öğretmenler. Bizim
müfredatımız ve okul sistemini yönetme tarzlarımız, bunların tamamı,
aslında eğitim sisteminin alt parçalarıdır. Eğer bir sistemden
bahsediyorsanız bunlar üzerinde konuşmak gerekir.
Bugün Meclis'te tartıştığımız kanunsa aslında bunların hepsiyle alakalı
bir düzenleme yapmıyor. Sadece yapıyla alakalı bir düzenleme yapıyor ve
yaptığı düzenleme üç ana başlıkta toplanabilir. Bir, zorunlu eğitim
süresini 12 yıla çıkarıyor; iki, onu kademeli hale getiriyor; üç, eğitim
yaşını bir yıl öne çekmeye çalışıyor. Peki bunlara niçin ihtiyaç duyduk
ve nasıl yapılacak- Tüm dünyanın eğitim seviyesiyle Türkiye'nin içinde
bulunduğu eğitim seviyesi kıyaslandığında küresel düzeyde aramızda ciddi
bir stratejik açıklık oluşmuş görünüyor. OECD ülkelerinin ve gelişmiş
ülkelerin eğitim yıllarına baktığımızda ortalama 12 yılın üzerinde bir
eğitim yılına sahip olduklarını görüyoruz. Türkiye'de ise bu oran 6-6,5
yıl yani liseyi bitirmek değil, orta düzeyde bir seviyeye sahip
görünüyoruz.
Yine pek çok ülkede, mesela AB ülkeleri, 2020 yılına kadar kendi
ülkelerindeki nüfusun lise mezunu olma oranını yüzde 80-90'ın üzerine
çıkarmayı planladılar. Japonya ve Güney Kore öğrenci nüfusunun tamamını
üniversitede de okumasını sağlayacak, yüzde 100'ünü okullaşmaya
yöneltecek bir stratejik tedbir geliştirdi. ABD, önlerindeki stratejik
plan hedefi doğrultusunda ülke nüfusunun yüzde 60'ının üniversite mezunu
olması için çaba sarf ediyor. Ama maalesef bizim ülkemizin, yanlış
hatırlamıyorsam, toplam nüfus içerisindeki lise mezunu oranı yüzde 28
civarında. O zaman aramızdaki bu stratejik açıklığı kapatacak tedbirleri
acilen almaya ihtiyaç var. Bunun yegane yollarından biri eğitim yılını
uzatmak ve bu yüzdendir ki zorunlu eğitim süresini 12 yıla çıkarmaya
çalışıyoruz.''
-''Hiçbir ülkede 12 yıl boyunca kesintisiz eğitim yapan bir yapı yok''-
Hayatboyu öğrenme sistemlerinin geliştirilmesinin önemine de işaret
eden Dinçer, bu açıdan bakıldığında eğitimin 12 yıla çıkarıldığını,
ancak hiçbir ülkede eğitimi 12 yıl boyunca kesintisiz yapan bir yapı
bulunmadığını belirtti.
Dinçer, şunları kaydetti:
''Hatta daha ileri gidebiliriz, zorunlu eğitimi 8 yıl kesintisiz yapan
sadece bir ülke biliyoruz biz. İkinci bir ülkeden de bahsedildi, ama
ondaki uygulama hakkında maalesef bilgimiz yok. Böylece ülkede 12 yıllık
zorunlu eğitimi çıkarırken kesintili hale getirmek bir zaruret. Çünkü
esneklik sağlamaya, eğitim sistemini ulusal düzeyde meydana gelen
gelişmeler doğrultusunda daha demokratik hale getirmeye ihtiyacımız
bulunuyor. Bu açıdan bakıldığında kesintili hale getireceğiz.''
Eğitimi kademeleştirme konusunda dünyadaki benzerlerine bakıldığında,
6+3+3, 5+4+3, 5+3+4, 4+5+3, 4+3+4 gibi çok farklı uygulamalarla
karşılaştıklarını dile getiren Dinçer, kendilerinin 4+4+4'ü tercih
ettiklerini, mevcut eğitim yapısı ve sistemi, şimdiye kadar edinilen
tecrübeler, şuralardaki tavsiye kararlarının da bu tercihte etkili
olduğunu ifade etti.
Dinçer, şöyle devam etti:
''Ama şöyle veya böyle, aslında ülkelerin uyguladığı yöntemlere
baktığımızda yapıyı 4, 5, 6 gibi hangi yıllara bölerseniz bölün önemli
olan bu yılların kendisi değil, önemli olan hangi yaşta hangi çocuğumuza
ne tür eğitim vereceğimizi biliyor olmaktan geçtiğidir. O açıdan
bakıldığında '4+4 daha mı iyi, 5+4 daha mı iyi, 6+3+3 daha mı iyi-' gibi
tartışmalar yerine 4+4 yaptığımızda hangi kademede ve hangi yaştaki
çocuğumuza ne tür müfredat uygulayacağımıza dair tartışma üzerinde
yoğunlaşmak bizim için de yol gösterici bir sonuç doğurur.''
-''Biz milli eğitim sistemini kökten değiştirmiyoruz''-
Eğitim yaşının bir yıl öne çekilmesine de değinen Dinçer, bu noktada da
değişik ülkelerin, değişik uygulamaları olduğunu bildirdi.
Dinçer, şunları söyledi:
''Şimdiye kadar 72 ay alt sınır olarak kullanılmış. Halbuki mevcut
yönetmeliklerimizde ve hukuki düzenlemelerde şöyle bir uygulama var:
Eğer aralık ayının son günü çocuk 72 ayını doldurmuşsa o zaman eylül
ayında o çocuğun kaydını, eğer yani doldurabilecekse diyelim, eylül
ayında çocuğu okula kaydediyoruz. Böyle bakıldığında bu yönetmeliğin
verdiği yetkiyle biz 68 aydan sonra çocukları kaydedebiliyoruz. 68 aydan
sonra 84'üncü aya kadar, yani aşağı yukarı 14-15 aya kadar farklılık
olan bir zaman dilimi içerisinde çocuklarımızı okula kaydediyoruz ve
aynı sınıfa oturtuyoruz. 69'uncu ayda olan bir çocuk ile 83'üncü ayını
doldurmuş bir çocuk arasında neredeyse bir buçuk yaşa varan fark var.
Bugünkü eğitim sistemimizde bunu kimse bugüne kadar sorgulamamış iken
şimdi '60 aylık çocuk ile 72 aylık çocuk aynı sıraya gelir mi-' diye
herkes sorgulamaya başladı. Bu güzel bir şey tabii. Biz de 'Acaba
yaptığımız doğru mu, değil mi-' diye kendi içimizde meseleyi bir daha
gözden geçiririz, bir daha tartışırız. Zaten hep tartışıyoruz ama önemli
olan şu: Yapılan hususun ve alınan tedbirlerin hakikaten çocuklarımıza
hayatlarında bir yıl kazandırıp kazandırmayacağıdır ve biz çocuklarımıza
ömürlerinden bir yıl kazandırmış olacağız, eğitim sistemimizi de ona
uygun bir şekilde tanzim edecek bir düzenleme yapacağız.
Talim Terbiye Kurulu konuyla ilgili çalışmalarını yapıyor. Ayrıca şunu
vurgulamak lazım: 72 ayın üst sınır olduğu ve onun altını 60-72 arasını
nasıl uygulayacağımız ise daha ileriki safhalarda eğer Meclisimiz de
uygun görür kanunu onaylarsa, o zaman bir yönetmelikle belirleyeceğiz.
Uzun sözün kısası şu: Aslında biz milli eğitim sistemini kökten
değiştirmiyoruz. Bugün bu kanun vesilesiyle üniversiteye giriş
sınavları, SBS sınavları, fen ve sosyal bilgiler liselerine giriş, okul
öncesi eğitim, müfredat, seçimlik dersler, aklınıza ne geliyorsa, bütün
bu meselelerin bu kanun vesilesiyle toplumun gündemine getirilmesini,
kafa karışıklığı yaratacağını sadece kanunun yapısal düzenlemeler ve
bunların etkileriyle alakalı konuların tartışmanın aslında daha çok
farkındalık oluşturacağını düşünüyorum.''

Haber videosu için tıklayın !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder