
Sıfır puan alanların sayısı 2011-YGS'de 38 bin 269, 2010-YGS’de ise 14
bin 156 idi. Görüldüğü üzere YGS’de sıfır çekenlerin sayısı yıllar
itibariyle artmaktadır. Özellikle 2010 yılında YGS’de 14 bin 156 öğrenci
sıfır puan alırken, bu yıl sayının 50 bin 805’e fırlaması çok
düşündürücüdür. Bu sonuçlar Türk milli eğitim sisteminin geldiği içler
acısı noktayı gözler önüne sermektedir. Tamamen sınav odaklı,
sorgulamaktan, analitik düşünmeye yönlendirmekten ziyade ezbere dayalı
bir eğitim sisteminin ürünü olan bu sonuçtan, başta Milli Eğitim Bakanı
Ömer Dinçer olmak üzere AKP’nin tüm Milli Eğitim Bakanları ve Hükümet
sorumludur.
Öte yandan öğretmensiz okullarla, ücretli öğretmenlerle, 60-70 kişilik
sınıflarla, eğitimde fırsat eşitliğini sağlamadan, birleştirilmiş sınıf
uygulamalarıyla YGS’de başarı elde edilmesi zaten mucize olurdu. Derslik
ve öğretmen açığı, kadro yetersizliği gerekçe gösterilerek derslere
ehil olmayan, öğretmenlikle uzaktan yakından alakası olmayan kişilerin
ücretli öğretmen girmesi eğitimde yaşanan bu başarısız tablonun diğer
önemli nedenlerindendir. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre 126 bin
137 öğretmen açığı vardır, ancak sendikamızın hesaplamalarına göre
ülkemizde şu anda öğretmen açığı 200 bin civarındadır. Önümüzdeki
eğitim-öğretim yılında uygulanacak olan 4+4+4 sistemi ile birlikte
öğretmen ihtiyacı 100 bin daha artacak, böylece öğretmen açığımız 300
bin’e çıkacaktır. Derslik ihtiyacımız ise yeni sistemle birlikte 200 bin
civarında olacaktır.
Hiçbir tedbir almadan, sonuçlarını iyi irdelemeden 4+4+4 sisteminin uygulama
konulması bu sorunların üzerine yeni sorunlar ekleyecektir. Pedagojik
olarak değerlendirmeden, ben yaptım-oldu mantığıyla hareket eden,
eğitimcilerin, sivil toplum kuruluşlarının tüm karşı çıkışlarına kulak
tıkayan siyasi erk, YGS sonuçlarının ardından nasıl bir yol izleyecektir
doğrusu merak ediyoruz. Gerekli tedbirler alınmadığı takdirde
önümüzdeki yıl YGS’de bu sonuçlardan daha vahim sonuçlarla
karşılaşabiliriz.
Diğer yandan sınavda testler bazında ful yapanların sayısı da bu sene
büyük düşüş göstermiştir. Türkçe testinde 40 sorunun tamamını doğru
yanıtlayan bu yıl 929 aday var iken, geçen yıl bu rakam bin 392; Temel
Matematik testinde 40 sorunun tamamını yanıtlayan bu yıl bin 316 aday
var iken; geçen yıl bu rakam bin 805’dir. Bu rakamlardaki keskin
düşüşler de dikkatli bir şekilde incelenmelidir.
YGS sonuçlarında 1 milyon 837 bin öğrenciden 700 bin’in matematikten
sıfır alması da çok dikkat çekicidir. Ülkemizde matematik ve fen
alanlarındaki başarısızlık, bu bilimlere öğrencilerin yeterli ilgiyi
göstermemesi bizi dünya yarışından koparmaktadır. Oysa matematik ve fen
en önemli temel bilimlerdendir. Bu bilimlerin ülkemizde hak ettiği
değeri görmesi ve bu alanlarda başarı sağlanması ülkemizin geleceği
açısından hayati öneme sahiptir.
Bu noktada asıl sorgulanması gereken öğrenciler değildir. Bu sınav
sonuçları her ne kadar öğrencilerin başarısızlığı gibi görünse de, asıl
başarısızlık Milli Eğitim Bakanlığı’na aittir. Bu tablo; eğitimi yönetme
becerisine sahip olamayanların, yaptıkları olumsuz açıklamalarla
öğretmenlerin motivasyonlarını düşüren Milli Eğitim Bakanlarının, yanlış
sistemler ihdas edenlerin, öğrencileri kalabalık sınıflara mahkûm
edenlerin, öğretmen istihdam politikası oluşturamayanların, eğitimi
ikinci plana atarak, eğitime yönelik yatırımları hesap cetvellerine
kurban edenlerin, öğrencileri okula bağlayan yapıyı bir türlü
sağlayamayanların, okulları fiziki alt yapı imkânsızlıklarıyla baş başa
bırakanların eseridir.
Bu noktada YGS sonuçları ülkeyi yönetenlere ve Milli Eğitim Bakanı Ömer
Dinçer’e ciddi bir ders olmalıdır. Hükümet yeni sistemin eksiklikleri
ile ilgili gerekli tedbirleri ivedilikle almalıdır. Okulların fiziki alt
yapı yetersizlikleri giderilmeli, derslik açığı sorunu çözülmeli,
öğretmen ihtiyacı konusunda Maliye Bakanlığı’na talimat verilerek,
öğretmen ihtiyacına uygun kadro tahsisi yapılmalıdır. Müfredat
programları çağın gereklerine göre yeniden düzenlenmelidir. Öğrencilere
yönlendirme çalışması da son derece önemlidir. Okulun öğrenci üzerindeki
etkisi artırılmalıdır. Ezbercilik tarih olmalı, araştırmaya,
sorgulamaya dayalı bir sistem uygulanmalıdır. Kaliteli, verimli ve
başarı odaklı bir eğitim için yapılan yatırımlar artırılmalı, bu konuda
hiçbir şekild e kısıtlamaya gidilmemelidir. Eğitimde fırsat eşitliği
sağlanmalı, bölgeler arası ve aynı ilin mahalleleri arasında yaşanan
eşitsizlikler de giderilmelidir.
Herkes bilmelidir ki; eğitimsiz ve başarısız nesillerle geleceğimizi
inşa edemeyiz. Bu nedenle eğitimin sorunlarına mutlaka neşter
vurmalıyız.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder