Milli Eğitim Bakanı Ömer DİNÇER’e karşı sendikalar tarafından pompalanan
ve basın yayın organları tarafından nakledilen bir çok konuda haksızlık
ediliyor.
Milli Eğitim Bakanı Ömer DİNÇER’İ basın yayın ve halk olarak Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığında Bakan olarak görev yaparken her hafta
eczacıların yürümesi ile tanıdık.
Eczacıların her hafta kepenk indirirken yürüdüğünden eğitim camiası da
dahil olmak üzere halk ilaç fiyatlarında ki rantın ne kadar fazla
olduğunu ve eczacıların ilaçları 2 hatta üç katına kadar fiyatlarla
vatandaşa sattığına şahit olduk..
Yine bunun yanında Emekli Sandığı, Bağkur, Ssk gibi sosyal güvenlik
kurumlarının tek çatı altında toplanması, eczanelerin Sgk çalışanı adı
altında tüm vatandaşa ayrım yapmaksızın ilaç vermesi gibi bir çok konuda
Ömer DİNÇER ve ekibi Çalışma Bakanlığında devrim yapmıştır.
Çalışma Bakanlığında ki icraatlarından vatandaş olarak memnun olmayan hiçbir kesim yok gibiydi…
En son kabinenin açıklanmasının ardından Milli Eğitim Bakanlığı
makamına Başbakan’ın Sayın DİNÇER’i getirmesine tüm kamuoyu gibi bizde
şaşırmıştık.
Ömer DİNÇER ve Milli Eğitim Bakanlığı ?
Aslında Başbakan’ın bu makama DİNÇER’i getirirken bir çok hesabı da
peşinen yaptığını zaman geçtikçe kamuoyu ile birlikte bizde yavaş yavaş
anlamaya başladık.
Milli Eğitim Bakanlığında Merkez Teşkilatından tutunda eğitim sistemine
kadar tepeden tırnağa her şeyin değişimi için planlar yapılmış ve bu
işin kumandasına da DİNÇER bilinçli olarak geçirilmişti.
MEB Merkez Teşkilatında yıllardır konuşulan ancak yapılamayan , hiçbir
babayiğidin göze alamadığı değişimi Teşkilat yasası ile Dinçer’in
yapması, Bir gecede Bakanlığın tüm üst düzey yöneticilerinin havuza
alınması, İl Müdürlerinin Merkeze çekilmesi, İller arası
görevlendirmelerin tek kalemde iptal edilmesi MEB’de hayal bile
edilemeyen uygulamalardır.
Daha önceki Bakanların Bir İlçe Müdür görevlendirmesini bile iptal
edemezken, DİNÇER’in Erdoğan AYATA gibi müdürlerde dâhil tüm iller arası
geçici görevlendirmeleri 81 ilin siyasilerini de karşısına alma
pahasına iptal etmesi eğitim camiasında memnuniyet yaratırken bir takım
çevreleri de rahatsız etmedi değil…
Yine bunun yanında Bakanlık Merkez Teşkilatında Protokol yemekhanesini
kapatıp amirle memurun birlikte yemek yemesi gerektiğinin altını
çizmesi, MEB’in hovardaca kullanılan araçlarına getirilen düzenlemeler,
MEB’de gariban bir memurun yada şefin yazmış olduğu yazıya paraf atan
onlarca kadroyu lağvedip bunların yerine grup başkanlığı sistemini
getirmesi ile MEB Merkez Teşkilatında ki bürokratik oligarşiye de bir
şekilde son vermiştir.
Bilgi Teknolojileri yönünden uzaktan eğitim sistemine geçiş ile
öğretmenlerle Bakanlık Merkez Teşkilatı bürokratlarını yüz yüze
getirmesi bile çok güzel bir uygulamadır.
Kaldı ki öğretmenlerimizin sadece isimlerini resmi yazılardan gördüğü
bürokratların dışında, Bakan olarak kendisinin de tahtanın başına
geçerek eğitim camiasına seslenmesi, eğitim camiasının alışık olmadığı
bir durumdu…
Eğitim camiasının talimatları daha önceden Resmi yazılarla Müsteşar
imzası, Genel Müdür imzası ile Valiliklere gönderilir, Valilikler
yazıları İl Müdürlüklerine, İl Müdürleri Kaymakamlar, İlçe Müdürleri,
Okul Müdürlükleri ve en son öğretmenlerin önüne dosya içerisinde sunulan
emirler ve talimatlar gibi uzun ve boş bir iş… Öğretmenin çoğu zaman
okumadığı ancak imzaladığı yazılar.
Bütün bunların yerine hizmet içi eğitimlerde interaktif olmak üzere
Bakanlığın trilyonlarca tasarrufunu da göz önüne alarak, MEB’in üst
düzey yöneticilerinin uzaktan eğitim ile öğretmenleri birebir
bilgilendirmesi çok güzel bir uygulama olarak tarihe geçecektir.
Milli Eğitim Bakanı Ömer DİNÇER ile ilgili Eğitimbirsen,
Türkeğitimsen,Eğitimsen ve diğer sair sendikaların ortak olarak DİNÇER’e
tepki koyduğu çok basit bir mesele ile olayların perde arkasını buraya
aktarmaya çalışalım.
18.05.2012 tarihinde Diyabakır ilinde 3 öğretmenimiz geçirmiş olduğu
kaza sonucu hakkın rahmetine kavuşurken , sitemizde dahil olmak üzere
Milli Eğitim Bakanı Ömer DİNÇER’İ sendikalar ve basın ortak olarak
hedefe koydu.
Ömer DİNÇER Öğetmenlere sahip çıkmıyor. Ömer DİNÇER Öğretmenlerle ilgili bir taiya mesajı bile yayınlamıyor.
Yine öğretmenlere yönelik yapılan saldırılarda maalesef bizimde alet
olduğumuz haberlerle yine DİNÇER sendikalar tarafından hedef tahtasına
konuluyor ve DİNÇER Öğretmenlerine sahip çıkmıyor diye açıklamalar ardı
ardına gelirken Eğitimbirsen bile İstanbul’da ÖmerDİNÇER’e “ Ağam Olasın
Ömer” diye istifaya çağırıyordu.
Şimdi sıkı durun…
Diyarbakır ilinde geçirmiş oldukları elim kaza sonucu hayatını kaybeden
öğretmenler ile ilgili kılını kıpırtdatmadı denilen Ömer DİNÇER, O gün
öğretmenlerimizin ailelerini teker teker arayarak başsağlığı dilemiş.
Herhangi bir sıkıntılarının ve isteklerinin olup olmadığı konusunda yine
Diyarbakır İl Müdürüne de talimat vererek bizzat konuyla ilgilenmesini
ve kendisini temsilen cenazeye katılmasını istemiş. Bu durumu Diyarbakır
İl Müdüründen teyit edebilirsiniz.
Yine DİNÇER'in öğretmenlerle ilgili o dönem basına yansıyan bu ve buna
benzer bir çok sorununda bizzat olayla ilgilendiği ancak basına
yansımadığı daha sonradan anlaşılıyor.
İşte bütün bu olaylar perde arkasında olurken, olarak bizde dahil
sendikaların o günlerde vermiş olduğu gazlarla DİNÇER’e ağır
eleştirilerde bulunduk.
Aynı olayı Van depreminde ölen öğretmenlerimiz için tepki olarak ortaya
koyduk .Van depreminde hayatını kaybeden öğretmenlerimizin isimlerini
okullarda yaşatan DİNÇER, yine o günlerde öğretmenlerimizin ve ailelerin
sorunları ile uğraşırken bütün tepkilere rağmen bunu kamuoyu ile
paylaşmaması ise vicdani sorumluluk sahibi olduğunu ve yapmış olduğu işi
gösteriş için değil Allah Rızasını gözeterek yaptığını gözler önüne
seriyor.
Bu konuda çevresinden gelen eleştirilere ise DİNÇER: “ Ne yapmalıydım?
Tüm basın ve medya kuruluşlarına haber vererek basın önünde insanların
acıları üzerinden siyasi rant mı sağlasaydım .” diyerek yine doğru
bildiğinden vazgeçmiyor ve bütün eleştirilere rağmen üzerine düşeni
yaparken bunu medya ile paylaşmıyordu…
Ömer DİNÇER’in yıllardır MEB’de kangren halini almış sorunlara atmış
olduğu her neşterde ortaya çıkan cerahat ve irin ağrı yapıyordu.
Aslında eğitim camiasının yıllardır eleştiri konusu yaptığı , bu
sorunların çözümü için basın yayın organların hergün manşet attığı
sorunlar tek tek çözülürken kişisel menfaatlerine dokunulan yılların
dokunulmaz silahşörleri asıl yüzlerini gösteriyordu.
Şimdi bunları üşenmeden tek tek sıralayalım..
1- Göreve geldiğinde ilk icraatı amirlerle memurların aynı çatı
altında yemek yemesi ve amirlerin personelleri ile yemek ortamında aynı
ortamı soluması gerektiğini DİNÇER’in açıkladığında ve yemekhaneleri
birleştirdiğinde burnu bir karış hava da olan ama dilinden Allah Kitap
kelimesini düşürmeyen takiyeci bürokratların Bekir ERDOĞAN gibi
istisnalar dışında bu yemekhaneye adım bile atmaması üzerine DİNÇER için
ilk karalama kampanyaları Bakanlık koridorlarında başlıyordu.
2- Teşkilat yasasının çıkması ile birlikte Bakanlık Merkez
Teşkilatında havuza alınan bürokratlar ve İl Müdürleri siyasileri de
Bakanlık koridorlarına taşıyarak koltuğunu kaybetmemek için Bakan Bey ve
Müsteşarına Teşkilat yasasının gerekliliği ile ilgili methiyeler
düzerken , Perde arkasında Sendikalar ve basın yayını da kullanarak
Bakanlığın işletmecilere teslim edildiğini dile getirerek yıpratma
kampanyaları yapıyorlardı.DİNÇER’in kendi ekibini yavaş yavaş kurmaya
başlamasının ardından postun pahalı olduğunu görenler bir anda 180
derece değişerek methiyeler düzdüğü Bakan ve Müsteşarı hakkında karalama
kampanyalarına başlamışlardı. 30 yıldır il müdürlüğü yapan müdürden
tutunda 10-15 yıldır genel müdürlük, genel müdür yardımcılığı yapan
bürokratlar artık koltuklarını devletin hizmet makamı değil babasının
malı olarak görmekteydi. Ak Parti döneminde atanmış Yıllarca Personel
Genel Müdürlüğü yapmış, Müsteşar Yardımcılığı yapmış bir bürokratımız
görevden alınınca , Ak Parti hükümetine en muhalif yayın organlarına
Bakanlık ile ilgili bilgileri vermekten bile çekinmedi ve candaş
gazeteler üzerinden DİNÇER’i yıpratma politikalarına alet oldu. Oysa ki
DİNÇER’in getirdikleri eğitimci değil diye dava açan ve Basın üzerinden
yıpratma kampanyaları düzenleyen bu kişilerin bir gün bile
öğretmenliğinin olmadığını ve eğitim camiasının içerisinden gelmediğini
biz açıklayalım. Bu kişilerin Personel Genel Müdürlüğü zamanında
yüzlerce yöneticiyi mağdur ettiğini, mahkeme kararlarını uygulamadığını ,
hapis cezaları bulunduğunu ve ilahi ADALET’in bir gün kendisine de
lazım olacağını ölmeden Allah’ın bu kişiye tattırması ders niteliğinde
örnek olay olarak cereyan etti.
3- Nimet Hanım döneminde basın yayını ve sitemizi takip edenler
bilirler ki, Milli Eğitim Bakanının Borçka İlçe Müdürününün geçici
görevlendirmesini iptal etmeye gücü yetmiyordu. Keza bu müdürü n
görevlendirmesi iptal etti. Ancak müdür görevden alma yazısını bile
tebellüğ etmeden tekrar ÇUBUKÇU’ya o imzayı yalatarak tekrar
görevlendirmesini yaptırdı. İşte bu kadar laşka bir kurum kültürünün
oluştuğu bir Bakanlıkta DİNÇER’in bütün geçici görevlendirmeleri tek
kalemde iptal etmesinin ardından , yıllarca haksız ve usulsüz yere
geçici görevlendirme ile kendi memleketinde çalışmanın verdiği
rahatlıkla da kurumları babasının çiftliği haline döndürenlere marş marş
görev yerine denildiği zaman kıyamet koptu. Görevlendirmesi iptal
edilen İl müdürleri ve İlçe Müdürleri Cumhurbaşkanı, Başbakanda dahil
olmak üzere tüm siyasileri ve sendikayı devreye sokarak Bakanlık
üzerinde baskı kurmaya ve bu görevlendirmeleri tekrar yaptırmaya
çalıştılar. Ancak DİNÇER’in dik durması neticesinde yıllardır usulsüz
yere geçici görevle çalışan il ve ilçe müdürlerinin rahatı kaçmış olacak
ki , bugünlerde bir çoğu utanmadan birde geçici görev yolluğu için
mahkemenin yolunu tutmakta. Geçici görevlendirme yolluğu istemiyorum
diyen bu kişilere DİNÇER’in emriyle açılan soruşturmalar sizce haksız mı
? Bu kişilerin illerinde ve ilçelerinde kısa bir süre sonra Bakanlık
hakkında yapmış olduğu karalama kampanyaları ve sendikayı Bakanlığa
karşı kışkırtması sizce ahlaki mi ?
4- Milli Eğitim Bakanlığına Ömer DİNÇER oturmadan önce MEB’de
okullara müdür yardımcısı olamayan, sınavı kazanamayan okul müdürü
olamayan kişiler sendika ve siyasi kartvizitlerle İl Müdür Yardımcısı ve
Şube Müdürü olmaktaydı. Durum o kadar içler acısı bir hal almıştı ki
bir ilçenin kaymakamı bile kendi masa arkadaşı bayanları ikişer üçer
şube müdürü yapmakta ve onlarla okul denetimine çıkmaktaydı. Norm
kadrosu 5-6 şube müdürlüğü olan yerlere 8-10 tane şube müdürü
görevlendirilirken, İlçe Müdürleri bu şube müdürlerine tahsis edecek oda
bulamıyor ve hizmetli odalarını bile şube müdürü odası yapıyordu.
DİNÇER’in norm kadrosu olmayan müdürlüklere görevlendirmeleri iptal
etmesinin akabinde sendika kanadında ve siyasilerde yine bir fırtına
başladı. Menfaati elinden alınan herkes ağız birliği etmişçesine
DİNÇER’i karalıyor ve yapmış olduğu uygulamaların yanlış olduğunu basın
yayın organlarına haykırıyordu. Sizce DİNÇER hata mı yaptı ?
5- Yozgatın bir köy okuluna öğretmen olarak ataması yapılan 23
yaşında ki öğretmenim okulunda bir gün bile derse girmeden Ankara ilinin
Çankaya ilçesine iller arası ( yolluk ve yevmiye haklı kanunen
bulunakta ) görevlendirilirken, devletin Yozgat ilinin çocuklarına
eğitim versin diye atamasını yaptığı öğretmenimiz evinin dibine yüksek
mevkilerin torpilleri ile görevlendiriliyordu. Bu sadece bir örnek .
İller arası ve İl içi torpiller öğretmen görevlendirme istatistiğine
baktığınız zaman öğretmen sayısının yüzde 5 inden fazla olduğunu
göreceksiniz. Yine bunun yanında Kaymakam sekreterlerinin bile öğretmen
olduğu bir ortamda 70 bin öğretmenin kadrosunda çalışmadığını Bakan Bey
açıklarken , bu kişilerin yerlerine ücretli öğretmen görevlendirmesi
yada derslerin boş geçmesi sizce doğru mu ? 15 Haziran iyani bugün
itibariyle İlçelerin komisyonlarında oturan binlerce öğretmen, Talim
Terbiye, Program Geliştirme, Bakanlık Merkez Teşkilatı, İller arası ve
ilçeler arası görevlendirmelere DİNÇER son verirken yine sitemize
defalarca bu konuda tepki mesajı geldi. Yine bugünden itibaren karalama
kampanyaları, yeni görevlendirmeler için siyasi, sendikal ve bürokratik
kapı aşındırmalar bugünden tezi yok başlayacaktır. Çünkü öyle
öğretmenlerimiz var ki komisyonlar adı altında çalıştırılarak yıllardır
haftada birkaç kez göreve uğrayarak full ek dersle maaş almakta ve
sonrada Allah Kitap , Hak ve hukuktan bahsetmektedir. Yılların
biriktirmiş olduğu bu sorunlara neşter atan DİNÇER haksız mı ?
6- Hüseyin ÇELİK dönemini gözünüzün önüne getirin. Yılda en az 4-5
öğretmen ataması ve yine yılda 3-4 defa özür grubu tayinleri
yapılmaktaydı. Neredeyse bir okulda 3-4 öğretmen ile eğitim öğretim
yılını tamamlayan öğrencilerimiz bulunmaktaydı. DİNÇER’in öğretmen
atamalarını ve özür grubu tayinlerini yılda bir defa yapacağım
açıklamasından sonra sendikalar meydanlara iniyor ve DİNÇER’in bu
uygulamasını protesto ediyordu. Oysa ki geçmiş dönemlere baktığımız
zaman öğretmen atamaları başlı başına siyasi bir şova dönüşür ve Bakan
Bey tüm medyanın önünde butona basardı. Önce sözleşmeli olarak atama
yapar , sonra bunları tekrar aynı yıl içerisinde kadrolu olarak tekrar
atar ve atanan öğretmen sayısını iki ile çarparak resmen şov yapardı.
Ömer DİNÇER döneminde ise sadece İnsan Kaynakları Genel Müdürünün
katılımıyla bu atama sade bir şekilde yapılmıştır. Yıllardır Doğu ve
Güneydoğu illeri ile mahrum yerlerde görev yapan öğretmenlerimize 3-5
okul açılarak tayin istemeleri istenirken, Sendikaların iş güzarlığı ve
Nimet Hanım’ın sendikalara boyun eğmesi ile zorunlu hizmet affı
çıkarılmış ve hiç şark yüzü görmeyen binlerce öğretmen ayrıcalıklı
olarak şark görevinden muaf tutulmuştur. Doğu ve Güneydoğu illerimizde
öğretmen açığının had safhaya ulaştığı bir dönemde çıkarılan hizmet
affının yanında 3-4 ayda bir özür grubu tayinleri adı altında parayı
bastırıp yüksek lisansa kaydolan binlerce öğretmen tayinini yaptırdıktan
sonra yüksek lisansı bile bırakmıştır. İşte bu ve buna benzer
sebeplerle Doğu ve Güneydoğu da öğretmen tutamadığımız bir dönemde
Dinçer’in öğretmen atamalarını ve nakillerini yılda bir kez yapmak
istemesi haksızlık mı ?
7- 4+4+4 sisteminin getirilmesiyle beraber Candaş medya ve ulusalcı
takımın hep bir ağızdan Milli Eğitim Bakanı nezdinde aslında asıl hedef
olan Hükümeti yıpratmaya çalıştığı bir ortamda hükümetin sosyal tabanı
olarak lanse edilen ve gücünü hükümetten aldıklarını unutan ve kerameti
kendinde arayan sendika ve sivil toplum örgütlerinin de Dinçer’e karşı
çok ağır eleştiri ve karalama kampanyaları başlatmasının temelinde yatan
asıl sebebin yukarıda izah edilen görevden almalar, görevlendirme
iptalleri ve atamalar konusunda ki rahatsızlığın dışa vurumu olmasın.
Ancak bu kurumların bir an önce hatalarının farkına varması ve ulusalcı
ağızla konuşmalara ve karalama kampanyalarına son vermeleri kendi
yararına olacaktır.
8- Her ay Milli Eğitim Bakanlığı kasasından tüyü bitmemiş yetimin hakkı
olan vergilerimizle toplanan paralardan engelli kardeşlerimiz üzerinden
rant sağlayarak 105 trilyon parayı öğrencisi bile olmayan
rehabilitasyon merkezi adı altında açılan kurumlar bile hortumları
kesileceği için Ömer DİNÇER'İ karalama kampanyasına başlamış ve DİNÇER'i
Başbakan da dahil tüm illerin siyasileri ve milletvekillerine şikayet
etmiştir. Sizce engelli kardeşlerimiz üzerinden yıllardır rant sağlayan
bu namussuzların rantının kesilmesine imza atan Ömer DİNÇER hatalı mı ?
Sonuç olarak Milli Eğitim Bakanı Ömer DİNÇER’in bir yıl içerisinde
yukarıda sadece birkaç madde üzerinde izah ettiğimiz o kadar olumlu
icraatı oldu ki , yukarıda sıralanan usulsüzlüklerin, haksızlıkların,
torpillerin ve torpilliler listelerinin tek tek yerle yeksan edilmesi
bile başlı başına bir devrimdir. Yine bunun yanında 28 Şubat sürecinin
garabeti olan 8 yıllık kesintisiz eğitim uygulaması ve bunun ülkemize
verdiği zararların ortadan kaldırılması ve yüzde 99 Müslüman olan bir
ülkeye İmam Hatip okullarının tekrar açılması, Kur’an , Siyer gibi
derslerin ders programlarına alınması , Kürt vatandaşlarımıza seçmeli
olarak ana dilinde eğitim hakkının verilmesi ve daha bir çok konuda
eğitimde ülke adına sivilleşme hareketinin başlatılması sizce kötü mü
oldu ?
Milli Eğitim Bakanlığı makamına Ömer DİNÇER’in neden getirildiği noktasında kafanızda soru işaretleri kaldı mı ?
Siyasi ikbal beklentisi, Tabandan ve siyasilerden gelen tepkiler, Basın
Yayın Kuruluşlarının eleştirileri ve diğer tüm olumsuz etmenleri de göz
önüne aldığınız zaman bu kadar çok işi siyasi gelenekten gelen bir
Bakan’ın mı ? Yoksa DİNÇER gibi siyasi kimliğinden öte bir devlet
adamının mı yapması daha kolaydı ?
Tabiiki bunları DİNÇER ve ekibinin yapması daha kolaydı .
DİNÇER ve Müsteşarını güçlü kılan en temel etken ise Bakan ve
Müsteşarının hiçbir zaafının olmamasıdır. İhale derdi, Rant derdi, Para
Derdi, Kadın ayağı , hırsızlık, namussuzluk ve gayri ahlaki hiçbir
durumu olmayan siyasiler ve bürokratlar gücünü koltuğundan almazlar
sadece bulunduğu koltuğa güç verirler. İşte bu sebeplerden ötürü de
DİNÇER, Ak Parti iktidarında siyaset üstü bir kişi olarak bu makama
getirilmiş ve bu devrimlere imza atmıştır.
Daha önce ki dönemlerde ki Bakanların eşlerinin , çocuklarının,
kardeşlerinin , akrabalarının , hısımlarının Bakanlık Merkez Teşkilatın
da cirit attığını ve yine bunun yanında adlarının bir çok ihaleye ve
belli makamlarda söz sahibi olmak için atamalara bizzat müdahil
olduklarını defaten basın yayında okudunuz
Milli Eğitim Bakanı Ömer DİNÇER hakkında zaman zaman eleştirel
haberlere yol gösterici çözüm önerileri ile birlikte olarak bizde yer
veriyoruz. Ancak bel altı vuruşlarla DİNÇER üzerinden iktidarı haksız
yere eleştiren haberlere karşılık da “ Ömer DİNÇER’i Anlamak “
gerektiğinin altını bu haberle çizerek , eğitim camiasının yıllardır
şikayet ettiği bir çok sorununda çözüldüğünün kamuoyuna duyurularak
Yiğidi Öldürüp Hakkının Teslim edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Eminiz ki bu haber üzerinden de kişisel menfaatlerine dokunulan
binlerce kişiden olumsuz yorum ve eleştiri alacağız. DİNÇER’in siyasi
şov malzemesi olarak öğretmenleri basın yayın aracılığı ile
kullanmadığını , Hamaset yaparak yıllardır birikmiş olan sorunları
görmezden gelemeyeceğini de artık birilerinin anlaması gerekir.
Günü kurtarma adına yapılan icraatlar, siyasileri ve sendikaları mutlu
etme adına oluşturulan mutlu azınlıkların menfaatlerinin ötesinde
Türkiye Cumhuriyetinin geleceğini inşa edecek Eğitim Sisteminin
Temellerinin atılması için çıkılan bu yolda öncelikle Milli Eğitim
Bakanımız ile Öğretmenlerimizin aynı dili konuşması gerekmektedir.
Öğretmenlerimizin mutsuz olduğu bir ortamda hiçbir eğitim sisteminin ve
eğitim uygulamasının başarıya ulaşamayacağını Sayın Bakan ve
Müsteşarının da anlaması gerekmektedir.
Sayın DİNÇER’in bu makama oturmasından bu tarafa geçen sürede özellikle
sendikaların eğitimcileri Bakanlığa karşı manipüle etmesi, Basın Yayın
organlarının da reyting uğruna zaman zaman buna alet olması neticesinde
eğitim camiası ve özellikle öğretmenlerimizin Bakanlığa ve Ömer DİNÇER’e
karşı bir ön yargısı oluşmuştur. İşte bu sebepten ötürü DİNÇER’in
yapmış olduğu onlarca güzel icraat bile öğretmenlerin gözüne
gelmemektedir.
Sayın DİNÇER’in bu makama geldiği ilk gün , Eğitim camiasının her
kademesinde görev almış, sınıf tozu yutmuş, okullarda idarecilik yapmış ,
eğitimi ve eğitim camiasını yakından tanıyan danışmanlar alması
gerektiğini, önceki dönemlerden kalan kılavuzlarla yolların derhal
ayrılması gerektiğini defaten dile getirmiştik. Buna rağmen DİNÇER,
Çubukçu döneminde yayınlanan basın açıklamaları ve yazım hatalarının da
devam ettiği açıklamalara aynı danışmanı ile devam ettiğini görmekteyiz.
Yine basın yayın kuruluşlarına yakın, sendikaların tepkisini ve
reflekslerini iyi bilen, MEB’in içerisinden Bakanlığın imaj makerlarını
kendisi oluşturmalıdır.
Milli Eğitim Bakanlığını 6 yıldır yakından takip eden bir haber sitesi
olarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Milli Eğitim Bakanlığı ilk kez
sorunları halı altına süpürmeyen , çözüm için gecesini gündüzüne katarak
hamaset ve siyaset yapmadan siyasilere ve sendikalara rağmen çalışan
siyaset üstü bir Bakan ve Müsteşar görmüştür.
Sorun sadece üslup, pazarlama ve iletişimsizlik sorunudur. İnşallah bu sorunda en kısa zamanda aşılır.
Mustafa YILDIZ
Alıntı: Kamudanhaber.com
Ya intihal? Üzeyir Hoca yakında takdir edilirsin..!
YanıtlaSil