GENÇLİK, ŞİDDET VE EĞİTİM
Gelişmekte olan bir toplum, sistemsiz eğitim ve şiddet eğilimli gençler.
Bu üçgenin hangi tarafından çekseniz, diğeri ardı sıra sürüklenir. Dünyadaki hızlı değişimler, iletişim teknolojilerinin yoğun kullanımı, gençlerin dünyasını günlük hazlara itiyor her geçen gün.
Bugün ülkemiz gençleri işsizliğin, sanal alemin pençesinde. Sistemsiz eğitimin mezunları olarak geleceklerinden umutsuz halde savruluyorlar her yöne. Her yeni nesil gelecek kaygısıyla büyüyor artık. Ülkemizde geçmişin hatalarının yarattığı sancılar, bugün en çok gençlerimizi etkiliyor. Bir ülkenin gelişmesi gençlere yön vererek elde edilir, bunun aksi kargaşa yaratır. Bunun en iyi örneğini Gezi Parkı’nda gördük. Hâlâ da görüyoruz.
Gelişme yolunun lokomotifi olan gençlerimiz, bugün neden sokaklarda enerjilerini harcıyorlar? Gençlerimiz kullanılıyor mu? Kimilerine göre sadece enerji boşalması, kimilerine göre ise amaçlı eylemler peşindeler. Her ne olursa olsun, toplumumuzun kanayan yarası haline gelen yine onlar.
Onun için, eğitimle şiddetin kesiştiği noktayı iyi analiz etmek gerekiyor. Bugün işsizliğin tavan yaptığı, arz talep dengesi düşünülmeden üniversite ve meslek eğitiminin verildiği ülkemizde, geleceği görmek her geçen gün zorlaşıyor. Arkeoloji bölümüne bile ikinci öğretim açan garip bir zihniyetle devam etmeye çalışıyoruz yola. Sonuç hep aynı: "İşsizlik". Ülkenin her yanına üniversite açmakla yükseköğretimin kalitesi her geçen gün düşerken. Bu üniversitelerin mezunları bırakın profesörü, Yrd. Doç. bile görmeden mezun oluyorlar bu tabela üniversitelerden. Mezuniyet sonrası yaşanan bu işsizlik, sokakları dolduran amaçsız gençlerin enerji patlamasına yol açıyor. Bazıları örgütlerin oyuncağı oluyor, bazıları sürü psikolojisinin esiri. Gençlik için, toplumda yaşanan sorunları eleştirmek, protesto etmek sıradan bir uğraş halini alıyor artık. Onlari çin önemli olan sorunun ne olduğu değildir artık. "Sadece protesto etmek için etmek" yeterli oluyor gençler için. Eskilerin tâbiriyle "ekmek kavgası" yok artık. Çünkü, gençleri ekmek kazanma derdine düşürecek zemin kalmamış, sanal bir dünya içinde yaşatılıyor insanlık.
Memleketin sorunlarına kafa yormak şöyle dursun, saplanıp kalınan ideolojinin esiri olan bu gençler, sürü psikolojisiyle hareket ediyor. Bir insanın doğruyu bildiği halde onu savunamaması ideolojinin esiri olduğunun açık göstergesidir. Ülkemiz gençleri de bu halde şimdi. Onları yönlendirmek çok kolay. Sokaklara dökülmenin bu memlekete yarar getirmediğini bilen âkil adamlar bile, kendi ideolojilerine uyduğu için yanlışı savunmayı kendilerine görev addediyorlar. Geçmişin karanlığını bildikleri halde...
Özeleştiri kültürünü içine sindirememiş toplumumuzda aklıselim davranmayı ne aydınlardan ne de siyasetçilerden beklemek zor. Hangi yana baksanız, kendi doğrularının savunusunu yapmaya uğraşan, bir ortak akıl yaratmaktan uzak aydınlar... Bu neyin aydınlığı, kimi aydınlatıyor bunlar? Uçurumun eşiğinde olsak bile, "önce memleket !" diyebilmeyi ne zaman gerçekleştireceğiz, merak ediyorum.
Sürç-ü lisan ettiysek affola...!
Üzeyir KADIOĞLU
uzeyirka@gmail.com
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder